Tarih; 30 Eylül 2013...
Türkiye Cumhuriyeti’ nin 61. Hükümetinin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, bir demokratikleşme paketi açıkladı. Paket dahilinde, hepimizin ilköğretim boyunca her sabah okuduğumuz “Andımız” ın tamamen kaldırılacağını açıkladı.
Bu karar sürpriz değildi. Daha önce, bu yönde çalışmalar yapıldığıyla ilgili bazı haberler sızmıştı.
BDP’ liler “Andımız”ı çocuklarının okumasını istemiyorlardı.
Genel gerekçe buydu.
Andımız “Irkçı”ydı!
Tarih; 23 Nisan 1933...
Andımız, 80 yıl önce bu tarihte yazılmıştı.
Yazarı Dr. Reşid Galip’ di. Milli Eğitim Bakanı, o tarihte.
1972 ve 1997 tarihlerinde değiştirilerek, bugünkü halini almadan önceki ilk halini Atatürk’ e O, takdim etmişti:
"Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım, Türk varlığına armağan olsun."
Tarih; 29 Nisan 1920...
14 maddeden oluşan Hıyanet-i Vataniye Kanunu, T.B.M. Meclisi’ nde kabul edildi.
Tarih; 18 Eylül 1920...
Hıyanet- Vataniye Kanunu’ na dayanakla İstiklal Mahkemeleri kuruldu.
Sabırsızlanıyorsunuz değil mi? Biraz daha sabredin lütfen.
Birinci Dünya Savaşı bitmişti ama biz de bitmiştik.
Yaklaşık 500 bin şehit, 400 bin gazi, 1 buçuk milyon kayıp insan!
Ulu önder Mustafa Kemal’ in tabiriyle;
İşte bu ahval ve şerâit içinde başlatılmıştı Kurtuluş Savaşı.
Başlamıştı ama,
Başta Saray’ ın ve dış güçlerin kışkırtmaları sebebiyle, ayaklanma üstüne ayaklanma çıkmaktaydı, Anadolu’ da.
Sadece 1919 ve 1920 yıllarında belli başlı on ayaklanma çıkmıştı.
Çoğu bir Şeriat Devleti kurmak istemi ve Kürdistan talepleriyle çıkan ayaklanmalar.
Şeyh Eşref ayaklanması;
26 Ekim 1919, Bayburt-Hart...
Gerici Delibaş ayaklanması;
27 Eylül 1919, Konya-Bozkır...
Anzavur ayaklanmaları (Anzavur Ahmed);
1 Ekim 1919... Şubat 1920... 15 Mayıs 1920, Çanakkale, Balıkesir...
Düzce ayaklanmaları;
13 Nisan 1920...
Yozgat ayaklanmaları;
15 Mayıs 1920...
Zile ayaklanması;
21 Mayıs 1920...
Milli Aşireti ayaklanması;
Haziran 1920...
Konya ayaklanması;
2 Ekim 1920...
Koçgiri Aşireti ayaklanması;
6 Mart 1921...
Pontusculuk hareketleri;
Milli Mücadelenin başından sonuna kadar, Rum-Pontus devleti Kurmak amacıyla...
Ufakları da sayarsak sayıları daha da artan bu ayaklanmaların yanı sıra,
Asker kaçaklarının artan yağma ve soygunları...
Tüm bu sorunlarla baş etmekte yetersiz ve yavaş kalan mahkemelerin yerine kuruldu İstiklal Mahkemeleri.
Hani muhafazakar kesimin “30 bin kişiyi astı” dediği mahkemeler.
Toplam 60 bine yakın kişinin yargılandığı bu mahkemelerde verilen idam cezası sayısı daha fazla olsa da, iddiaların aksine bu cezanın uygulandığı kişi sayısı, 1., 2. ve 3. dönem mahkemeleri dahil olmak üzere, toplam 1630’ du (Doktora tezi, Ergün Aybars, Prof.Dr.).
Tarihteki ilk örnek, bizim İstiklal Mahkemelerimiz değildi.
Örneğin; demokrasinin beşiği Fransa’ da Fransız devrimi sonrası 1793-94 arası kurulan İstiklal Mahkemesi, 2774 kişiyi idam cezasına çarptırmıştı. Ayrıca o iki yıl boyunca, 17 bin kişi ölüm cezasına çarptırıldı.
Neyse konumuz İstiklal Mahkemeleri değil, geçelim...
Konumuz Reşid Galip, Andımız’ ın yazarı.
Ee, onca satır neden İstiklal Mahkemesi anlattık, peki?
Çünkü, T.B.M.M.’ inde Dr. Tevfik Rüştü (Aras) ve Refik Şevket (İnce) beylerin önderliğinde görüşülen önerinin kabulü ile kurulan bu mahkemelerin en önemli üyelerinden biri; “Andımız” ın Reşid Galip’ di.
Meclis, mahkemelerin üyelerinin kendi üyeleri arasından seçilmesini istiyordu.
Çeşitli güçlerin desteği ve azmettirmesi ile “şeriat devleti kurulmasını amaçlayan” isyanlara katılan ve/veya destek verenleri, halkı kışkırtanları yargılayan mahkemenin en önemli yargıçlarından biriydi Dr.Reşid Galip.
Aslında Mersin’ de sıradan bir doktordu Reşid Galip.
Aynı zamanda Mersin Türk Ocağı Başkanı idi.
O vasıfla bir konuşma yapacaktı, Ulu Önder’ in 1923 sonlarına doğru çıktığı güney gezisinde.
Ve fakat, korkudan yapamıyordu. Atatürk sinirliydi....
Trenden inişinde ve sonrasında yapılan “Maskaralık ve Yağcılıklar” nedeniyle sinirliydi.
(Rica üzerine) Latife hanımın Ata’ dan izin istemesiyle başlayabilen samimi konuşması, olumlu tesir yaratmıştı.
Halkın içinde çalışan bu genç doktor, Atatürk’ ü etkilemişti.
O kadar etkilenmişti ki; bu geziden bir hayli sonra, Reşid Galip’ in milletvekili adayı olmasına karar verdi.
Fikirlerini açıklamaktan asla geri durmayan, güzel ve etkili konuşan bir yapısı vardı.
Öyle ki bir gün...
Parti toplantılarından birinde yaptığı konuşmada, Kürtlük konusunu gündeme getirerek;
Hükümetin o illerde halkı rencide ettiğini dile getirince Başbakan İsmet Paşa ile araları bozulacak ve bu hadise İsmet Paşa’ nın kendisini hiç affetmemesine yol açacaktı.
Sonrasında Atatürk’ ün de etkisiyle 1932-1933 yılları arasında Milli Eğitim Bakanı’ lığı görevini üstlendi.
Üniversite reformunu başlattı ve yurt dışından gelen hocaların ülkemizde kürsü kurmasını, öğretmenlerin genel bütçeden maaş almasını sağladı.
Fakat 1933 yılında yakalandığı zatürreyi yenemedi.
Namuslu ve vatanperver Reşid Galip, 1934 yılı başlarında hayatını kaybetti.
Ama hakkında ne yazarsak yazalım,
Bir kesim onu “İstiklal Mahkemesi Üyesi” olarak biliyor.
Ve Reşid Galip’ in yazdığı Andımız, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında
daha demokratik bir Türkiye yaratmak adına “tamamen” kaldırılıyor.
Ne de olsa içinde, hem de birkaç yerde “Türk” e vurgu var.
Sadece O’ na mı?
“Atatürk” e, “Türk Varlığı” na, “Ülkü” ye, “Doğruluğa, Çalışkanlığa, Bizi biz yapan değerlerimize” de vurgu var.
Ve bu zamanlarda, bu kadar
“vurgu” demokratik değil, bunu kaldırın diyorlar!
Kim diyor?
Ah..! Bir bilsek.
Sürç-ü lisan ettiysek affola...
Abdül Canbaz
Meraklısına NOT:
Yetiştirdiğimiz evlatlarımıza vasiyetimizdir: Okusun, okutsunlar...
Türküm, doğruyum, çalışkanım.
İlkem;
Küçüklerimi korumak,
Büyüklerimi saymak,
Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm;
Yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, hiç durmadan yürüyeceğime
and içerim.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!