Rus Büyükelçi suikastı ile dünya tarihine geçtik. Üstelik cinayet bir polis tarafından işlendi. Bu milletin vergisiyle maaşı ödenen, milletin parasıyla beline takılan silah, rozet ve mermilerle işlendi cinayet. Tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi.
Olay en az darbe girişimi kadar vahim, kanlı ve haince. Bu olayda sırtından vurulan sadece büyükelçi değildi. Terör kıskacından kurtulmak isteyen milletimizin beka mücadelesi, demokratik, hukuk devletimiz…
Velhasıl o kurşunlar ay yıldızlı bayrağımıza ve milletimize sıkılmış kurşunlardır.
PEKİ BU KURŞUNU KİM SIKTI?
Putin daha o akşam “Olayın arkasında kimler var?” şeklinde bir soru ortaya attı. Oysa bulgular FETÖ’yü işaret ediyordu. Ama o yine de böyle bir soru ortaya attı.
Olayla ilgili bilinenler şunlar:
1-FETÖ elemanına bu talimat okyanus ötesinden verildi.
2-Olay Rusya-Türkiye-İran toplantısı öncesinde gerçekleşti.
3-Toplantı gündemi Suriye idi. Sahada olup toplantıda olmayan ABD ve tetikçisi PYP idi.
4-Bu masanın dışında kalan tarafın toplantıdan rahatsız olması doğal mı? Tabi ki doğal.
5-Bu masadan Türkiye’nin istemediği karar çıkar mı? Çok zor bir ihtimal.
6-Peki bu masadan ABD ve PYD aleyhine bir karar çıkar mı? Masada olmadıklarına göre kuvvetli ihtimal.
7-Büyükelçi suikastı bu toplantıyı önleyebilir miydi? Hayır. Nitekim öyle oldu.
Peki bu cinayet neden işlendi? Çünkü bu eylem ile Türkiye, Rusya ve dünyaya bir mesaj verilmek istendi. Bu mesajın Türk – Rus ilişkilerine etkileri şimdi, hemen değil belki ama uzun vadede daha net ortaya çıkacak.
Ama olayın sonuçları dünyanın da gündemi olacak.
NELER OLABİLİR?
1-FETÖ 15 Temmuz darbesini yurt dışında, hükümete karşı demokrasi mücadelesi gibi sunmaya çalışıyordu. Hani böyle düşünen devletler de yok değildi. Peki şimdi şu eylem nasıl izah edebilir?
2-Darbeciler sözüm ona milli menfaatlerden dem vurmuşlardı. Peki ABD ve PYD’nin olmadığı bu masayla ilgili mesajın verilmesinde kimin menfaati gözetilmiş olabilir?
3-Neresinden bakılırsa bakılsın bu olay hem iç, hem dünya kamuoyunda FETÖ’yü, polise büyükelçiyi vurdurabilecek kadar tehlikeli bir örgüt olarak sunuyor. Bu durum FETÖ’nün dünya çapındaki okulları ve örgütlenmesini dağıtabilir.
4-Bu durum ABD ve BM’yi köşeye sıkıştıracak. Unutmayalım BM’de en büyük 5’ten biri Rusya.
Sonuç;
ABD demokrasi ve hukuk çizgisinden uzak, terör örgütleriyle iş tutan tehlikeli bir yapı algısının dünya çapında yaygınlaşmasına müsaade eder mi? Hoş bu algı Ortadoğu’da zaten çok yaygın. Öyle değil mi?
Trump başkanlığındaki ABD için, FETÖ’yü verip temize çıkma yolunu seçmek işin kolay ve maliyetsiz tarafı. Ve inanın kolay ve tasarruflu olan her zaman tercih nedenidir. Aksi halde dünyanın sonunu getirecek korkunç savaşa, yer yüzü bir adım daha yaklaşmış olur.
Bu hemen olmaz. Ama önemli bir dönüm noktası olarak önümüze çıkar. Şu olayın misillemelerinin dünyayı nasıl bir sarmalın içine sokacağı tahmin edilebilir mi?
SEVGİ, HOŞGÖRÜ VE LAİKLİK
Türkiye’nin FETÖ’yü dünya çapında bitirebilmesi bugüne kadar pek mümkün görünmüyordu. Şimdiden sonra da kolay olmayacak ama FETÖ adım adım sona yaklaşıyor.
Üstelik sadece FETÖ değil. PKK, PYD ve İŞİD de sona yaklaşıyor. Ve bütün bu cereyanın tam ortasındaki millet, Türk milleti. Acı olayların yaşanacağı bir süreçten geçtiğimiz ve bu acı olayların bir süre daha devam edeceği aşikar. Ancak tıpkı şimdi olduğu gibi bugünden sonra da inadına birbirimize kenetlenir, inadına birbirimizi daha çok sever isek bu milletin değil, bu örgütlerin sonu gelir.
Yapmamız gereken tek şey önce provakasyon ve galeyana gelmemek, sonra da eli kana bulanmamış Ortadoğu’daki tüm insanları sevmek.
Biz zaten hoşgörü ve sevgi toplumu değil miyiz? Özümüzü unutmayalım ve laiklik ilkesine sık sıkı sarılalım.
Unutmayalım; İstanbul’da otobüsteki kadına saldırı, Turgutlu’da parktaki kadına saldırı birer terör eyleminden başkası değil. Amaç toplumu ayrıştırma.
İşte bu yüzden hoşgörü, sevgi ve laiklik ilkelerine vurgu yaptım. Çünkü bu millet İslam’dan önce de, sonra da; Osmanlı’nın son döneminde de bugün de gayri müslimlerle huzur içinde yaşayabilmiş bir millettir. Şimdi bu millet Türk-Kürt, Alevi-Sünni-İslamcı gibi unsurlar ileri sürülerek parçalanmak isteniyor. Asıl amaç birlikte yaşama arzusunun ortadan kalkması. Tıpkı Irak ve Suriye’de olduğu gibi. Ama hain oyun kurucuların gözden kaçırdığı bir ayrıntı var. Burası Anadolu. Ve bizim özümüzde insan sevgisi var.
TERÖRE KARŞI EYLEMLER
Kayseri’deki hain eylemin ardından tüm Türkiye’de terörü lanetleyen eylemler yapıldı. Manisa’daki eylemi inceledim. Türk-Kürt omuz omuzaydı. Ve her ikisi de terörü lanetliyor, şehitlerimiz için dualar okuyor, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganları atıyordu. Güzel bir tabloydu. Üstelik bu tablo Diyarbakır, Hakkari, Van, Yüksekova, kısacası yurdun dört bir yanında ortaya konuldu.
Turgutlu’da, parkta bayana saldırı oldu. Olay toplumda karşılık bulmadığı gibi nefretle karşılandı. Bu tablo da birlikte yaşama arzumuzu ortaya koyuyordu.
Bu süreçte cemaat ve tarikatların telkinlerine dikkat edilmeli. Bu yapılar kişinin kendi nefsini terbiyeye yönelik, toplumsal sevgi, barış ve huzura dönük telkinler yapmalı. Aksi halde bölücü birer unsur olarak önümüze çıkabilirler.
FETÖ bize uluslar arası güçlerin Türkiye’yi bölebilmek için uzun yıllar içinde ne gibi hazırlıklar yaptığını göstermiş olmalı. Umarım dini inançlarımız üzerinden kurulan tek tuzak bu yapıdır. Daha başkaları da varsa yakın bir süreçte ortaya çıkacaktır.
Milletçe çok dikkatli olmalı, bizi ayrıma iten her türlü görüş, telkin veya sözde fetvaya pirim vermemeliyiz.
Hükümet veya iktidar karşıtlığı da yine bizi ayrışmaya itecek bir unsur olarak önümüze çıkmamalı. Suriye örneğini hep göz önünde tutmalıyız. Bu bakımdan referandum süreci de milletimiz için çetin bir sınav olacak.
Editör: TE Bilisim