CHP Manisa Milletvekili ve Cezaevi Komisyonu Üyesi Özgür Özel 21 Mayıs 2014’te TBMM’ye Çocuk Cezaevlerinin Araştırılması için verdikleri önerge üzerinde dün TBMM’de konuştu. CHP’li Özel çocuk cezaevlerinin kapatılması gerektiğini söyleyerek “Çocuk cezaevlerinden yükselen çığlığı duyun artık” diyerek Meclis’e seslendi.
CHP’li Özgür Özel çocuk cezaevlerinde yaşananların araştırılması yönündeki önergede yaptığı konuşmada 24. Dönem boyunca Meclis’e 3210 araştırma önergesi verildiğini, bunlardan sadece 1092’sinin gündeme alındığını ancak 10 Komisyon kurulduğunu söyledi.
Özgür Özel’in konuşması şöyle;
“Kurulan 10 komisyonun tamamı da iktidar partisinin bir olay olduktan sonra kurulmasını talep ettiği komisyonlardı. Yani, muhalefetten gelen araştırma komisyonu kurma taleplerinin tamamı reddedilmiş durumda. Bu 10 komisyonun içinde kurulan komisyonlara ve ne şekilde komisyon kurulduğuna bakarsanız iktidarın bakış açısını da yakından gözlemeniz mümkün. En başta, tabii, Soma Komisyonu. Soma faciası yaşanmadan önce adım adım bu facia yaklaşıyorken, bizim Ekim ayında verdiğimiz önergemiz, nisan ayında, faciadan sadece on dört gün önce burada görüşülüp tüm muhalefet partilerinin olumlu oyuna rağmen iktidar partisi eliyle reddedilmişti. Bu Komisyonu kurmak ancak bu büyük faciadan sonra iktidar partisinin de “evet” oylarıyla mümkün oldu. Kadına yönelik şiddete ilişkin 10’dan fazla önergeyi reddeden iktidar partisi, kamuoyunda infial oluştuktan sonra bu Komisyonu kurdu. Mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını araştırmak için 17 tane işçimizin Isparta’da ölmesi gerekti maalesef. Hekime karşı şiddet için Ersin Arslan’ın böğrüne bir bıçak saplanmasını, Doping Komisyonunun kurulması için olimpiyat rekortmeni atletimizde ve Kırkpınar başpehlivanında doping çıkmasını beklediniz. Şimdi, geldiğimiz noktada, 21 Mayıs 2014 günü verdiğimiz bir araştırma komisyonunun kurulmasını konuşacağız burada. Orada diyoruz ki: “Pozantı’da yaşananlardan sonra, Sincan’a ve diğer cezaevlerine nakledilen çocukların Pozantı’daki gibi istismara ve işkenceye maruz kaldıklarına ilişkin kuvvetli duyumlar alınıyor, çeşitli baroların çalışmaları var; bu komisyonu kuralım.” Ancak bugün konuşabiliyoruz. Neden sonra? İşte, Şakran Cezaevindeki işkence, istismar meseleleri cezaevinin iç yazışmalarında ortaya çıkıp araştırmacı gazeteci İsmail Saymaz bunu Türkiye’nin gündemine taşıdıktan sonra.”
POZANTI’YA GİDERKEN AKP’NİN DERİN DEVLETİ DAYANIŞMA TEKLİF ETTİ
“Cumhuriyet Halk Partisi Cezaevi Komisyonu, Pozantı’da 28 Şubat 2012’de, tam üç yıl önce, Pozantı’yla ilgili duyumlar geldiğinde oraya harekete geçmiş, yazdığı rapordan bir gün sonra Pozantı Cezaevi kapatılmıştı. O rapordan sonra, 100’den çok cezaevine gittik, 180 ziyaret gerçekleştirdik, 130 rapor yazdık, bunların 5 tanesi de kitaplaştı. Ve şu gerçeği ortaya koymak gerekir ki biz Pozantı’ya giderken derin devlet bize önce dayanışma, iş birliği teklif edip sonra da tehditte bulunuyordu AKP eliyle. Biz yoldaydık “Üç gün geç gitseniz ne olur? Zaten bunlar taş atan çocuklar -o günkü deyimle ‘TMK mağduru çocuklar’ orada maruz kaldıkları işkenceyi hak eden çocuklar” demek istiyordu AKP’nin derin devleti.Biz o gün şunu söyledik: Sizin elinizde devlet denen aygıt ne hâle gelmiş olursa olsun devletin milletten ve dolayısıyla milletvekillerinden saklayacağı hiçbir şey olamaz.”
POZANTI’NIN ÜSTÜ ÖRTÜLECEK DEDİK
“Biz cezaevine girerken, Pozantı’ya, biz kapıdan Adalet Bakanlığı müfettişi bacadan girdi, hemen ikinci bir müfettiş talep etti. Biz raporumuzu 1 Martta yazdık, o 2 Mart günü cezaevini kapattı. Pozantı’yı kapatırken şüphemiz şuydu: Buradaki mağdurlar, buradaki tanıklar, bu olaya tanıklık etmiş bu mekân gözler önünden uzak tutulacak ve daha sonra bu işin üstü örtülecek. O günkü açıklamamız da aynı bu yönde oldu. Peki, zaman geçti, ne oldu? Gerçekten tanıklar uzaklaştırıldı, mağdurlar çil yavrusu gibi Türkiye'nin dört bir yanına dağıtıldı, kanıtlar karartıldı, olay unutturuldu ve geçtiğimiz günlerde verilen takipsizlik kararıyla da Pozantı’nın tamamen üstü örtüldü. ”
POZANTI’DAN DERS ALINMADI
“Peki, Devlet bu işten ders aldı mı? Evet, devlet bu işten ders aldı; ilk iş olarak, Pozantı’yı haber yapan Zeynep Kuriş’i tutuklayıp hapishaneye koydu bir daha kimse böyle haberler yapmasın diye. Sonra, Pozantı’nın sorumlu 2. Müdürünü Van Erciş’teki cezaevine 1. Müdür yaptı yani terfien atadı. Pozantı’daki 1. Müdürü, onu, Pozantı’daki çocukların peşinden Sincan’a yolladı, 1. Müdür yaptı orada. İşte, devletin aldığı ders bu! Sonra? Sonra işte, Sincan’dan, Aliağa’dan, Şakran’dan, Antalya’dan, Türkiye'nin dört bir ucundaki çocuk cezaevlerinden çığlıklar yükselmeye devam etti. Şimdi Şakran, İsmail Saymaz’ın yaptığı haberle gündemde. Bir görev taksim yazışması ele geçirilmiş. Diyor ki yazışmada: “Çocuk mahkûmlar birbirlerine işkence yapıyorlar.” Diyor ki o yazışmada: “Büyük çocuklar küçüklere cinsel istismarda bulunuyor. Cinsel suçlardan yatan çocuklar diğer çocuklara tecavüz ediyor, diğer çocuklara işkencede bulunuyor. İnfaz koruma memurları denetimsiz, yetki ve sorumluluklarını aşmış durumdalar, her şey kontrolden çıktı. Koğuş nöbetçisi çocuklar zaman zaman x-ray cihazının başındaki arabalara eşlik ettirilerek, içeriye sokulması yasak olan emtianın içeriye girmesi sağlanıyor.” Biz bunu duyar duymaz aslında dedik ki: E biz 21 Mayıs günü zaten bunları söylemiştik ama bunu bir türlü gündeme aldıramadık.” ve dedik ki: “Bir araştırma önergesi daha verelim, bakalım ne olacak.” Hemen oraya, ilk önce Sayın Nurettin Demir’i görevlendirdik, gitti. Ardından da bugün Sayın Aytuğ Atıcı ve Hülya Güven Şakran’da incelemelerde bulunuyorlar. ”
ADALET BAKANLIĞI BİZLERİ BU CEZAEVLERİNDEN UZAK TUTMAYA ÇALIŞTI
”Dünden bir tane farkı var: Devlet Pozantı’dan sonra, biz çocuk cezaevlerine gitmek istediğimiz her durumda, bazen İstanbul şartları -ki aynen uygulanmalıdır- bazen görüşmeye psikolog tarafından çocuğun hazırlanamadığını, bazen görüşme sırasında görevlendirilecek psikoteknik personel eksikliğini bahane ederek, Adalet Bakanlığı, bizleri bu cezaevlerinden uzak tutmaya çalıştı ama Şakran’da artık mızrak çuvala sığmayınca hemen bir bahar temizliğine girişmeler ve bir halkla ilişkiler operasyonu, birkaç tane gazeteciyi, yandaşı içeri çekip fotoğraf çektirmeler falan. Yani, derin devlet refleksleri devam ediyor. 1980 darbesinden sonra bunlar vardı, 90’larda yaşandı, 2015 yılındayız, bu derin devlet dayanışması, derin devlet refleksi devam ediyor açıkçası. ”
CEZAEVİNDEKİ HERKES DEVLETİN GÜVENCESİNDEDİR
Cezaeviyle ilgili CHP Komisyonu, şeffaflık ilkesi gereğince müdürün önce “İç yazışmadır, Bakanlığa sorun.” deyip sonra “Tatbikat olsun diye yazmıştım.” dediği yazışmayla ilgili müdürün ifadelerini de kamuoyu gündemine taşıdı. Yandaş medya, müdürün ifadelerini sanki Cumhuriyet Halk Partisi Cezaevi Komisyonunun kati kanaatiymiş gibi medyaya taşıdı, onunla ilgili de bir düzeltme yapmak zorunda kaldık. Cezaeviyle ilgili mesele şudur, şimdi, bugün önce bir şunu kabul etmek durumundayız: Cezaevindeki herkesin başta sağlığı, eğitim hakkı, barınması ve vücut dokunulmazlığı devletin güvencesindedir, devlete emanettir. Oradaki çocukların sağlıklarından da, namuslarından da devlet sorumludur. Ona halel gelirse devletin namusuna halel gelmiş demektir. Devletin yönetirken hükûmetler bunu dikkate almalı, böyle davranmalıdır. Aksi durumda, bundan sonra ortaya çıkacak her şey Hükûmetin ve bu araştırma taleplerine direnen iktidar partisinin, çoğunluk partisinin vekillerinin boynunda asılı durur.
CEZAEVLERİNDEN ÇIĞLIKLAR YÜKSELİYOR
Pozantı cezasız kalınca yani Pozantı’dan diğer cezaevlerine dağıtılınca, bu sefer diğer yerlerden çığlıklar yükselmeye başladı demiştik. Bu çığlıkları kim duyacak? Duyarsa işte bu yüce Meclis duyacak ve bu yüce Meclisin organları duyacak.
Bakın, elimde maalesef bir açıklama var. Türkiye Büyük Millet Meclisi Cezaevi Araştırma Alt Komisyonu Başkanı Sayın Ayşe Türkmenoğlu’na soruyorlar: “Şakran’la ilgili şüpheler çok, gider misiniz?” Sayın Türkmenoğlu da şöyle bir açıklama yapıyor: “İç güvenlik paketi var, Meclisin gündemi yoğun, onu bırakıp da Şakran’a gidemeyiz.” Ben bu yaklaşımı kamuoyunun vicdanına, sizlerin vicdanına terk ediyorum. Görevi bu meseleleri araştırmak üzere kurulmuş olan Alt Komisyonun Başkanının yaklaşımı bu. Şimdi, bu vakitten sonra görev Meclisin. Bir komisyon kurulur, Türkiye’deki bütün çocuk cezaevleri, kadın cezaevleri gezilir ve oradaki varsa istismarlar -ki olduğuna inanıyoruz- varsa bu işkenceler -olduğunu görüyoruz, duyuyoruz- varsa vücut dokunulmazlığına karşı ihlaller… Ve maalesef Türkiye’de 2 bin çocuk var cezaevlerinde; 1.500’ü tutuklu, 500’ü hükümlü. Yani, yüzde 75. İnanılmaz bir oran. Ve çocuk cezaevleri kapatılmalıdır. Çocukların günlük yaşamları içinde suça eğilimleri ortadan kaldırılmalı, ıslah edilmelidirler. Mussolini’nin devlet intikamıyla devlet yönetmek AKP’ye belki yakışır ama Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışmaz.
Editör: TE Bilisim