Manisa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Önder Aydın, gündemdeki “Terörsüz Türkiye” sürecine ilişkin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Eski “çözüm süreci” ile benzerlik taşıyan sürecin şeffaf yürütülmediğini vurgulayan Aydın, geniş toplum kesimlerinin desteği olmadan kalıcı bir barış zemininin oluşturulamayacağını ifade etti.
Aydın, Meclis’te tüm partilere davet gönderilerek kurulan komisyonun çalışmalarının kamuoyuyla paylaşılmamasının güven sorunu oluşturduğunu belirtirken, “Toplantılardan sadece kavga ve fotoğraf görüyoruz. Ne konuşulduğunu, hangi aşamada olduğumuzu kimse bilmiyor.” dedi.
“İmralı ziyareti tartışmalı ve sürece zarar veriyor”
Aydın, komisyondaki bazı üyelerin İmralı’ya gitme kararının hem siyasi kanatlar arasında ayrılık yarattığını hem de sürecin inandırıcılığını zedelediğini ifade etti. Öcalan’ın gerek video yöntemiyle gerek DEM Parti aracılığıyla mesaj verebildiğini hatırlatan Aydın, doğrudan görüşmenin gerekliliğinin tartışmalı hale geldiğini söyledi.
Suriye'de YPG'nin silah bırakması yönündeki beklentilerin örgüt üst yönetiminden gelen açıklamalarla zayıfladığını belirten Aydın, DEM Partili vekillerin sürekli değişen çıkışlarının da belirsizliği artırdığını vurguladı.
“Barış, siyasi hesapların konusu haline gelmemeli”
Toplumsal barışın oy kaygısıyla değil, samimi ve kapsayıcı bir yaklaşımla sağlanabileceğini ifade eden Aydın, sürecin şu an toplumsal karşılığının zayıf olduğunu vurguladı:
“Sürecin yeniden inandırıcılık kazanması için toplum kendini bu sürecin bir parçası olarak hissetmeli. Aksi takdirde aynı hatalar tekrar eder.”
Manisa’dan örnek adımlar
Aydın, Manisa’dan verilen birlik mesajlarını ise olumlu bulduğunu söyledi. AK Parti Manisa Milletvekili Murat Baybatur’un kanaat önderleri ve sivil toplum temsilcileriyle düzenlediği “Adımız Kardeşlik, Soyadımız Türkiye” programını anlamlı bir adım olarak değerlendirdi.
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay ve MHP MYK Üyesi Ali Uçak’ın daha önce gerçekleştirdiği benzer toplantıları da önemseyen Aydın, aynı sorumluluğu DEM Parti’den de beklediğini belirterek “DEM Parti de bu süreci bir kazanım yarışı gibi değil, kardeşlik çağrısı olarak görmeli ve kendi tabanına dönük mesajlarını da zafer diliyle değil, toplumsal bütünleşmeyi önceleyen bir anlayışla şekillendirmelidir.” dedi.
