ALİRIZA ÇEVİK İLKOKULU... ALİRIZA ÇEVİK İLKOKULU...
Beraber olmak, arkadaşlıklar mahallede başlar, sokakta, okulda devam eder, üniversite bitinceye kadar arkadaşların aynı olmasa da 'beraberlik' ana fikri aynıdır. Askerlik arkadaşlıkları en unutulmayan beraberliklerdir ömür boyu sürer; gurbet, ana baba sevgisi hasreti paylaşılır, aynı karavanaya kaşık sallanırken, talimde nöbette, koğuşta bazen cephede berabersinizdir. kısa dönem, bedelli olunca biraz yozlaştı. Ama bizim toplumda otobüs yolculuğunda dahi dostluklar arkadaşlıklar kurulur hacca gitmedim ama gidenlerden biliyorum: "Bu akşam hacı arkadaşlarımıza gideceğiz",  "geçen sene termalde beraberdik" bunlar daha çok termal kaplıca, dini ziyaretgahlar, ile devam ettirilir. Her arkadaşlık: olunma şekline, mekanına göre, havasına kafaya göre farklı olur: çok önceleri bağ komşularımız vardı üzümle beraber bitti. Treking, bisiklet, tatil köyü, hafta sonları, aslan sütlü masalar... Böyle olunca anlaşmalar olur o anlarınızı daha verimli neşeli sevimli mutlu geçirirsiniz. Yaşlar ilerleyince seçicilik baş rollerde olduğu için kolay ısınmalar, dost olmalar, içe açılmalar, aile içi paylaşımlar zorlaşır. Doğrusu da budur zaten. Yıllarını verdiğiniz dostlarınızın bir farkının olması gerekir.   Yukarıda saymadığımızın yanında birlikte yapılan çalışmalara dayalı gönüllü arkadaşlıklar vardır. Bu çalışmaların neticesinde taraflara bakıldığında bir beklentinin olduğu ortaya çıkar, hemen olmasa da zamanla belli olur. Gönüllülük esasına dayalı birliktelikler demiştik bunlarda sizinle beraber olması gerekenler aranızda yoksa bahaneleri vardır. İşi, hastalığı, ziyaretleri, seyahatleri, komisyon çalışmaları, hep bahaneleridir. Bu gönüllülerde delikanlılık içlerinde değil ceketlerinin cebindedir mobil telefon gibi arada bir çıkarıp bakarlar şimdi delikanlılığın zamanı değil deyip ceplerine sokar bahanelerle meşgule alırlar. "Ayıp olmasın" deyip icabet ettiklerinde olmamaları daha hayırlıdır. İşe konsantreniz bozulur. Çizginiz yamulur, sözler kırılır, anlatımınızın odağı kaçar, etrafa şaşı bakarsınız.   Ya candan olacaksınız ya da candan.   Şimdi o günler geliyor izlemek için takibe gerek yok onlar takip ettirirler. Daha doğrusu takip konusu olmaları menfaatleri icabıdır. Vazife gibi yapanlarından laf olsun diye yapanlarına kadar. Yapacakları işi olmayanlarından iş edinenlerine kadar. Çocuğuna istikbal, eşine dostuna akrabasına kıyak günü geldiğinde "biz de vardık ya" demelere kadar.   "Güvenme dayına ekmek al yanına". Ekmek olmadığı zaman ne yapacaksın dayını mı arayacaksın? Aç kalacaksın, ölmezsin ya!   Minnet ile kokma gülü al eline süseni Geçme namert köprüsünden ko aparsın su seni. (Yavuz Sultan Selim dahi söyledikten sonra…)   Bunu yapabiliyorsan çık yola. Ama delikanlılar boş durmuyor ki: laflar çıkartılıyor, dedikodular üretiliyor, kuvvetlinin yanına kayılıyor, hendekler açılıyor, çukurlar kazılıyor, engeller konuyor yürüme imkanın yok. Güven saflığına saldırı başlamıştır, farkına vardığınızda veya dikkate aldığınız halde insafsızca olduğunu hiç aklınıza getirmediğinizde başlar yolda ki dikenler. İş işten geçmiş iki kat efor sarf etmeniz gerektiği etaba gelmişinizdir. Geçme imkanınız, takatiniz kalmadığında neticeye katlanmak zorunda kalırsınız ki karşı köyde davulların çalındığı zamandır bu zaman. Düğün başlamıştır. Düğün kırk gece kırk gün sürmez elbet. Ama düğünlerde bitmez düğüncüler de. İnsan bu, yapımızda var, nasip, hayırlısı olsun... Hepsine tamam da; bi de düğünde oynamıyorlar mı? İşte buna üzülüyor insan.

Editör: TE Bilisim