MANİSA'nın Şehzadeler İlçesi'nde, evlerinde boğazları kesilerek öldürülen Sibel-Sabri Akkoç çifti cinayetinin üzerindeki sır perdesi, geçen 3 yılı aşkın zamana rağmen hala kaldırılamadı. Katil zanlısının biran önce bulunmasını isteyen Sibel Akkoç'un annesi Saadet Gediz, cinayetin çözüme kavuşturulmasını için elinden geleni yapacağını söyledi.
19 Şubat 2012 tarihinde, Hamzabeyli Mahallesi'ndeki kahvehanesini açmaya giden Mehmet Aydemir (45), Fidanlık Sokak'tan geçerken, komşusu Sabri Akkoç'u (44) evinin kapısının önünde kanlar içinde hareketsiz yatarken gördü. Akkoç'un yanına giden Aydemir, boğazının kesildiğini fark edince, jandarma ve sağlık ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen sağlık görevlileri Akkoç'un öldüğünü belirledi. Eve giren jandarmalar, mutfak kapısı önünde çiftçi Sabri Akkoç'un eşi Sibel Akkoç'un (41) da boğazı kesilmiş cesediyle karşılaştı.
Evin penceresinde bulunan parmak izinden yola çıkan jandarma ekipleri, olay günü bir fabrikanın güvenlik kamerasından Hamzabeyli'ye girip çıktığı belirlenen yüzü poşuyla kapatılmış bir kişinin eşkalini belirmek için çalışma başlattı. Mahallede yaşayan çok sayıda kişinin parmak izi alındı. Ancak geçen zamana rağmen çifte cinayetin üzerindeki sır perdesi kaldırılamadı.
SONUÇ ALINAMAMASI ÜZÜNTÜ YARATTI
Cinayeti kimin işlediğinin hala belirlenemediğini söyleyen Sibel Akkoç'un annesi ev kadını 67 yaşındaki Saadet Gediz, tepki gösterdi. Cinayet sonrası devlet büyüklerine mektuplar yazdığını ve yardım istediğini söyleyen Saadet Gediz, "Cinayeti duyduğum o günden beri dünyam yıkıldı. Kim ne istedi benim evladımdan? Bu acıya dayanılır mı? Cinayetin üstünden üç yıl geçti. Hiç kimse mi bir şey duymadı? Hiç kimse mi bir şey bilmiyor? O zamanın Cumhurbaşkanı olan Sayın Abdullah Gül'e yazı yazdım. 'Sen Kayseri'de şeker toplayan çocukların katillerini bulmak için nasıl özel tim yolladın, benim de evlatlarımın katillerini bulmak için buraya özel tim yolla' dedim. Cinayetin aydınlatılmasını istedim. Ancak hangi devlet kapısına gittiysem hep geri döndüm. Sanki cinayetin üstünü örttüler. Artık dayanabileceğim bir acı değil bu. Artık kime gideceğimi bilmiyorum. Cinayetin ardından her gün karakola ve savcıya gittim. Valinin makamına kadar çıktım. Gitmediğim bir yer kalmadı. Cumhurbaşkanı'ndan Başbakan'a kadar bir çok devlet büyüğüne e-mailler attırdım. Katillerin yakalanması için özel tim gönderilmesini istedim. Ancak bu zamana kadar kimse bizim cinayetimizle ilgilenmedi. Bu kadar mı ucuz bu insanlar?" dedi.
EVLAT ACISINA DAYANAMADI
Kocası İrfan Gediz'in (67) de cinayete kurban giden kızı Sibel'in üzüntüsüne dayanamayıp iki ay önce öldüğünü söyleyen Saadet Gediz, "Bu süreç içinde kızımın babasını yani eşimi kaybettim. Babası hasretine dayanamadı. Hep 'Sibel'im yanına geleceğim' derdi. İki ay önce kaybettik. Daha önceden kanser tedavisi görmüş ve iyileşmişti. Ancak yaşanan cinayetin ardından kanseri yeniden azdı. Şimdi tek başıma kaldım. Tek başıma mücadele veriyorum. Şimdi ben bu acıya nasıl dayanayım?" dedi.
BİRAN ÖNCE ÇÖZÜLMESİNİ İSTEDİ
Cinayetin aydınlatılmasında en büyük etkenin savcı olduğun ifade eden Saadet Gediz, "Manisa'daki devlet büyüklerine ve özellikle cinayetle ilgilenen savcıya sesleniyorum. Ne olur, bu süreci hızlandırsın ve bir an önce katilleri bulsun. 150 hanelik köyde iki cinayet işlensin ve aydınlanmasın. Bu durum çok yazık. Artık sakinleştiricilerle ayakta durmaya çalışıyorum. Telefon elimde iyi bir haber gelir mi diye bekliyorum. Maden ki bu cinayeti işledin erkekse çıksın 'Bu cinayeti ben yaptım' desin. Belki de cinayeti işleyen aramızda da olabilir. Elini salyaya sallaya geziyor da olabilir. Hep cinayeti aydınlatacağız diyorlar, az kaldı diyor. Hep kızımın vefatının senesinde cinayet aydınlatılacak diye seviniyorum. Hep bekliyorum. Manisa'nın en eski cinayeti budur. Eğer bu cinayet aydınlatılmazsa Cumhurbaşkanı'na ve Adalet Bakanlığı'na gideceğim. Sabır taşı olsa çatlar insan. Neydi benim yavrumun suçu?" dedi.
Editör: TE Bilisim