BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ.. BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ..
Düşünün..Konu serbest..Her ne düşünmek istiyorsanız onu düşünün.İster önce düşleyin, sonra üzerine düşünün, ister yalnız ve de yalnızca düşünün.Özgür olmak bir an için bile ne de ferahlatıcı değil mi?Düşünmek ise bir o kadar zorlayıcı..Öyle alıştırmışlar ki bizi hiçbir şey düşünmemeye ve bolca kural koymuşlar yalnız içine..Şimdi şimdi anlıyoruz kurallar ne de boğmuş bizi. Hayat okyanusunda kişinin en büyük yol göstericisi akıl değil midir?Düşünen beyinler cesaret ile birleşince kişi kendi kurtarıcısı, hayatın içinde de iyi bir yüzücü olmuyor mu?Durum böyleyken kendisi ve toplumu için olması gerekenler ile yanlış olanları ayırt etme ve bilme hali bence takdire şayan, bir de kişi bunu hayata geçirebiliyorsa sen ve ben hayranız. Hayran demişken.. İçinde ne de güzel bir beğeni hali barındırıyor.Birçok duygunun başlangıcıdır hayran olmak.Bir kişiye yaklaşımımızı, bir esere verdiğimiz değeri, bir işin yapılışına bakış açımızı hayranlığımızın ölçüsü belirler.Bir insanın hayran olduğu kişi ve konular onun hakkında ipuçları verir.Beğeni ölçüsünü ve ilgi duyduğu alanların niceliğinden çok niteliğini kavramamızı sağlar.Kişinin beğenileri onun aynasıdır, başarıdan, takdir etmekten, iyi olandan ne kadar anladığının yansımasıdır.Haliyle içindeki ışıkla kendini aydınlatan gerçek bireylerin yansımaları da hayran olunasıdır. ''Onlar hayatın nasıl olması gerektiğini ve doğru yol güzergahını çok iyi bildiklerinden, hayran oldukları kişiler ve sonuçlar kocaman bir alkışın yarattığı ekoyla taçlandırıldı.'' Bir sonuca hayran kalmak.. Albert Einstein'a oldum olası hayranımdır.Elbette ki o çılgın saçları ve deli deli bakan gözleriyle başlamadı bu hayranlık hikayesi.Sıradan bir patent memuruyken (Einstein için entelektüel açıdan hiç de zorlayıcı olmayan bir iş), düşünmek için ona koca bir zaman dilimi kalıyordu.Birgün öyle bir şeyi farketti ve üzerine gitmeye karar verdi ki (İzafiyet teorisi), o saatten sonra herkese zamanın yerleşik fizik kurallarına meydan okuyabilecek kadar tutkulu bir deha olduğunu gösterdi.Einstein izafiyet teorisini bulduğunda henüz bir bilim insanı bile değildi, kimsenin tanımadığı bir fizikçiydi, gençti ve tek başınaydı ama tüm bunlar onun kendisine ve düşünce sistemine güvenini asla sorgulatmadı üstelik liselere ve üniversitelere yaptığı başvurular da geri çevriliyordu. Hayatın ikilemi.. Zamanında onda bir şeyler olduğunu farkedememiş (öngörünün önemi burada birkez daha sahnede) öğretmenleriyle başlayan yolculuğu, fizik toplumunun bu kimsenin tanımadığı genç bilim adamına sessiz kalışıyla devam etti.Ama biri (Max Planck), Einstein'ı farketti, ona inandı ve dünyayı etkileyebileceğini gördü.Doğru yolda ilerliyorsanız eğer, er ya da geç size inanan ve desteğini esirgemeyecek biri karşınıza mutlaka çıkar. Öyleyse kısaca Einstein ile ilgili vurucu noktalara bir bakalım.Öngörülemeyen deha..Bilimden uzak başlayan bir kariyer..Patent bürosunda yavaş geçen zaman..Yavaş zamanı pozitife çevirmek..Bir dahinin, keşfettiği bulguyu kanıtlama mücadelesi..Kaçınılmaz hayranlık.. Bu kadar çarpıcı bir sonuca tüm dünyanın hayran kalması normal.Ama sonuçlara ve haliyle o sonucu ortaya çıkaranlara hayran olma düzeyimiz her zaman bir Einstein seviyesinde olmamalı elbette. Güzel eserler ortaya çıkaran bir sanatçıyı, duyarlı tavrıyla bize insan olmanın ne demek olduğunu tekrar tekrar hatırlatma zahmetine girebilmiş yazarı, kişiliğiyle göz kamaştıran, baktıkça bakasımız gelen doğru duruşları, tadına doyamadığımız bir yemeği her seferinde aynı lezzette sofraya koyan anneyi takipte kalıp Einstein'ın altına eklemeliyiz.. Görüşleriniz için iletişim adreslerim instagram: berildikmen facebook: beril dikmen

Editör: TE Bilisim