Allah-u Teâlâ’nın emriyle aramızdan sonsuzluğa uğurladığımız Türk dünyasının son başbuğu Alparslan Türkeş’in hakka yürüyüşünden 18 sene geçmesine rağmen kendisine karşı beslediğimiz sevgi hiç azalmamış, sahip olduğumuz bağılılık ve sadakat hiç eksilmemiştir. Bilinmelidir ki, Türkeş bey 80 yıllık hayatının hemen hemen tamamını ülkülerine vakfetmiş bir şuur, gönül ve dava insanıdır. Başbuğ, her karışı şehit kanlarıyla sulanmış vatanımızın ve tarihi kökleri binlerce yıllık bir görkemli geçmişe dayanan milletimizin geldiği noktayı, asla hak etmediğini sık sık dillendirmekten asla geri durmadı. Daha sonra milli fikir ve ideallerin liderliğini yapacak bu mümtaz şahsiyetin yılmak, yorulmak, korkmak nedir bilmez kişiliği onun; çağımızın hem siyaset ve devlet hem de millet hayatında adının “BAŞBUĞ’’ diye anılmasına vesile olmuştur. Başbuğa göre Türk milliyetçiliği kısaca “Türk milletinden olmak, Türk milletini sevmek ve Türk devletine sadakatle hizmet aşkı taşımak, vatana bağlılık duygusu içinde bulunmak ve Türk milletinin yükselmesi için elinden gelen her fedakarlığı yapmak ve çalışmak duygusu ve şuurudur. Bu duyguyu taşıyan herkes TÜRK’tür. Kalbinde yabancı başka bir milletin özlemini, özentisini taşımayan, kendisini Türk hisseden, Türklüğü benimseyen ve Türk milletine, Türk devletine hizmet aşkı taşıyan herkes Türk’tür’’. Hem içeriden hem de dışarıdan pek çok hain ve işbirlikçi, Türkeş Bey aleyhine kampanyalar yürütürken, ona faşist, ırkçı, kafatasçı diye iftira ederken Başbuğ; bunların hiç birisinden yılmadı, mücadelesine devam etti ve Türk milletinin ‘’BAŞBUĞ’’u olarak ebediyete kadar şerefli adını tarihe not düşürdü. Sayın TÜRKEŞ, dinin istismarına ve politikaya alet edilmesine karşıydı. O riyadan ve mürailikten uzak kalarak ibadetini yerine getiren, inandığı gibi yaşayan samimi bir Müslüman’dı. O bu yönüyle de örnek alınacak bir insandır. O’nun en önemli bir özelliği de olayları önceden kestirebilme, ileri görüşçülük özelliğidir. Türk dünyası ve Sovyetler Birliği’nin dağılması ile ilgili öngörüsü ve buna yönelik politikaları herkesten 50 yıl öndedir. Bu konuda politikaları olan tek liderdi. 1944’de yargılanırken savunmasında savcıya hitaben “Ben bu günkü SSCB'den bahsetmiyorum. Elli yıl sonra SSCB'nin zayıflayacağını, Türk devletinin güçlenmeyeceğini nereden biliyorsunuz’’ demişti. TARİH TÜRKEŞ’İ HAKLI ÇIKARDI Başbuğumuz komünizme, kapitalizme, emperyalizme, yolsuzluğa, rüşvete, haksız kazanca, bölgeciliğe ve bölücülüğe karşı amansız savaş açmıştır. Türk milletini bölmek ve parçalamak isteyenler karşısında yıkılmaz, yenilmez ve aşılmaz bir engel olarak merhum Türkeş Bey’i ve ülkücülerini bulmuşlardır. O, devlete ve millete yönelik tehditler karşısında "YAVUZ BİLEKLİ" günlük yaşantısında" YUNUS YÜREKLİ" bir insandı. O haşin ve sert görünüşünün altında; yumuşak bir kalp saklıydı. O'nun duruşu bile dosta güven, düşmana korku salardı. Sayın TÜRKEŞ, hoşgörülü, uzlaşmacı ve uzlaştırıcı, milli menfaatleri parti menfaatlerinden önde tutan siyaset anlayışı ile demokratik kültürün en güzel örneklerini veren ve her siyasetçi tarafından örnek alınacak bir siyaset ve devlet adamıydı. Alparslan Türkeş'in en önemli yönü, 'sessiz çoğunluğun sesi' olarak, milliyetçiliği kuvveden fiile, tasavvurdan harekete geçirmeyi başarmış olmasında yatar. Başbuğ’un iki büyük eseri vardır. Birincisi Türk siyasi hayatında milliyetçiliğin yegâne siyasi gücü olan Milliyetçi Hareket Partisi; ikincisi ise üzerine titreği, büyük umutlar beslediği ve geleceği emanet ettiği Ülkücü Türk Gençliği'dir. Bu iki anıt eser, milliyetçileri ve ülkücüleri, toplumun herhangi bir ferdi olmaktan çıkarmış, onları bir kimliğe, bir aidiyete, bir davaya ve bir sevdaya yönelterek milli ve tarihi sorumlulukla donatmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi, onunla başlayan süreçte güvenirliğin, itibarın, olgunluğun, ilkeli tutumun, dürüstlüğün, namusun bir timsali olmuş ve bu şekilde kabul görmüştür. Ülkücü Gençlik ise, şahadetin, vefanın, iradenin, inancın ve özgüvenin milliyetçilikle kavuşma noktası olmuş; yüz binlerce Türk genci, milletine bağlılığın ve hizmetin ilk heyecanını Ülkü Ocaklarında yaşamıştır. 1944 yılının baskı ve zulümlerinden, 1997 yılının Nisan’ına kadar uzanan muhteşem milliyetçilik mücadelesi, hayatını ülkesine ve milletine adamışlığın en mümtaz örneklerini oluşturmuştur. Bu açıdan Türkeş Bey, bugün çok daha fazla ihtiyacını duyduğumuz 'Dava Adamlığı’nın bir simgesi olarak, yalnızca bu yönüyle bile abide şahsiyetler arasında yerini almayı hak etmiştir. Türk milliyetçileri, büyük ülkülere ancak büyük moral ve inançlarla ulaşılacağını onun hayatında görmüş, kalıcı ve köklü bir zaferin ancak hedefleri yüksek tutarak gerçekleşeceğine onun şahsında şahit olmuşlardır.   İçinde yaşadığımız günler, merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey'in, Türk milliyetçilerine gösterdiği istikametin ne kadar doğru ve isabetli olduğunu bir kez daha ispatlamıştır. Bu itibarla bizler, doğru yerdeyiz, doğru yoldayız ve dosdoğru bir hedefin takipçileriyiz. Yıllardır yapılan karşı propaganda ve yıkıcı müdahalelere rağmen, aziz milletimizin nezdinde Türk milliyetçiliği yeniden yer bulmaya başlamış ve Milliyetçi Hareket'in haklılığı gün geçtikçe daha fazla kabul görmüştür. Türk milliyetçilerinin, Rahmetli Başbuğumuzun manevi rehberliğinde kuruluşunun 100. yılı olan 2023'te Türkiye'yi lider ülke, havzasında stratejik bir güç ve küresel gelişmeleri etkileyen bir kutup ülke yapma hedefi vardır. Ve bu hedeflere Merhum Türkeş Bey'in fikirleriyle ve bizlere bıraktığı milli ve manevi miraslarla ulaşabileceğimizden asla kuşku duyulmamalıdır. Zira Türkeş Bey sadece dün değil, aynı zamanda bugündür ve fikir ve erdemli kişiliğiyle yarınların müjdesidir.   Merhum Başbuğ’un öğütleri bizlere, ihanetlere karşı dikkat; ayrılıklara karşı uyanıklık; istismara karşı temkin; tahriklere karşı sükûnet tavsiye etmektedir. Alparslan Türkeş Bey'in tanımı ile; 'Ülkücüler, insanlık alemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır.' Bu onurlu tavsiyeler, Türk milliyetçilerinin amaçlarına ulaşmada pusula işlevi görecektir. Buradan Rahmetli Başbuğumuzun başka bir sözünü tekrarlamak istiyorum. 'Kendinizi küçük görmeyiniz. Sizler büyük kuvvetsiniz. Vazifenizi hiçbir zaman unutmayınız. Kuvvet birliktir. Davamızın geleceği birliktedir. Birlik, beraberlik içinde olmaktır.' Bu nedenle, yüreği vatan için çarpan, ruhu millet sevgisi ile dolu, tüm kardeşlerimizi, Milliyetçi Hareket Partisi'nin çatısı altında buluşmaya, Türkeş Bey'in çağrısını yüceltmeye ve Türkiye'nin içinde bulunduğu zorluklara karşı birlikte mücadele etmeye davet ediyorum. Türkiye'ye sahip çıkmanın, Türk milletini yükseltmenin çaresi Türk milliyetçiliği, karşı karşıya kaldığımız güçlükleri yenecek ve ezecek siyasal adres ise Milliyetçi Hareket Partisi'dir. Merhum Türkeş Bey'i kaybımızdan buyana geçen 16 yıldan sonra da milliyetçi-ülkücü irade ve onu sevenleri buradadır, dimdik ayaktadır ve tüm emanetlerini de bağrına basmaktadır. Gelemeyen milyonların ise yürekleri burada ve bizlerle beraber atmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi, merhum Türkeş Bey'den devraldığı seviyeli, ilkeli, tutarlı siyaseti ile Türkiye'mizi, 21. yüzyılda lider ülke olma hedefine inşallah ulaştıracak ve Türk milletinin önündeki tüm bariyerleri bir bir yıkacaktır. Bu vesile ile kalplerimizdeki yeri, gönlümüzdeki zirvesi hiç değişmeyecek olan Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey'i ve aziz ülkü şehitlerini saygı, sevgi ve rahmetle yâd ediyorum. Merhum liderimizin kabrinin nur, mekânının Cennet olmasını Cenâb-ı Allah'tan diliyorum.

Editör: TE Bilisim