Manisa’nın tarihi değerlerini sosyal medya hesabından anlatarak geniş bir takipçi kitlesine ulaşan, “Manisa’nın Doktoru” olarak tanınan emekli Üroloji Uzmanı, Biyolog ve Arkeoloji alanında eğitim alan Dr. Fahrettin Er, Manisa’da düzenlenen anlamlı bir panele katıldı. Manisa Büyükşehir Belediyesi ile Manisa Celal Bayar Üniversitesi işbirliğinde organize edilen ‘Geleneksel Tamamlayıcı Tıp ve Mesir Macunu Paneli’, Kültür Sitesi’nde yoğun bir katılımla gerçekleşti. Bilim insanlarının, akademisyenlerin ve vatandaşların ilgiyle takip ettiği etkinlikte, geçmişten günümüze uzanan geleneksel tedavi yöntemleri ile Manisa’nın simgelerinden biri olan mesir macunu masaya yatırıldı. Panele katılan uzmanların konuşmalarının ardından geçilen soru-cevap bölümünde söz alan Dr. Fahrettin Er, dinleyicilere adeta bir tarih dersi verdi. Mesir macununun sadece bir şekerleme değil, içinde tarih, sağlık ve kültür barındıran önemli bir miras olduğunu ifade eden Er, konuşmasında dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

“41 değil 55 bitkiden oluşuyor”

Mesir macununun tarihine dair yapılan bazı yanlışlara değinen Dr. Fahrettin Er, konunun yalnızca tıbbî değil, aynı zamanda tarihî bir mesele olduğuna vurgu yaptı. Özellikle Tarihçi Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in mesir macununun 55 çeşit bitkiden oluştuğu yönündeki ifadesini hatırlatarak, bu bilgilerin bilimsel bir ortamda yeniden değerlendirilmesi gerektiğini dile getirdi. “ Faruk-u Tiryak” adıyla 13-14 metal tozundan oluşan ve kökeni muhtemel lidyalılara kadar giden bir karışımı ekliyor. Böylece 55 çeşit bitki ve metal tozundan oluşan adına mesir dediğimiz bir terkibe ulaşılıyor. Başarıya ancak doğru temellerle ulaşılır. Yanlış bir yerden hareket ederseniz, varacağınız nokta da yanlış olur” diyen Er, bilgi kirliliğine karşı uyarıda bulundu.

“Tarihlerde çelişki bulunuyor”

Panelde mesir macununun 485 yıldır yapıldığı yönündeki genel kabul gören ifadeye de değinen Dr. Fahrettin Er, bu veriye dikkatli yaklaşılması gerektiğini söyledi. “2025 yılından 485’i çıkardığınızda karşınıza 1540 yılı çıkar. Ancak bu tarih, Hafsa Sultan’ın ölümünden 6 yıl sonrasına denk geliyor” diyen Er, tarihler arasındaki çelişkiye dikkat çekti. Konuşmasında Merkez Efendi’nin o dönemlerde yaşlı bir hekim olduğunu hatırlatan Er, mesir macununun doğuşunun anlatıldığı geleneksel rivayetlerin bilimsel temellerle yeniden ele alınması gerektiğini savundu.

Manisanın Doktoru (1)

“Tarih disiplin ile ele alınmalı”

Hafsa Sultan’ın hastalığına da değinen Dr. Er, bu rahatsızlığın tam olarak ne olduğu sorusunu salondaki katılımcılara yöneltti. Fahrettin Er, “Hiç düşündünüz mü? Hafsa Sultan’ın hastalığı neydi? Organik bir hastalık mıydı? Psikolojik mi? Bu konular yalnızca tıp alanıyla değil, tarih disipliniyle birlikte ele alınmalı. Keşke burada bir tarihçi de olsaydı” şeklinde konuştu. Katılımcılar tarafından dikkatle dinlenen konuşma, salonda derin bir düşünce atmosferi yarattı. Panelin sonunda Dr. Er, böyle bir etkinlikte yer almaktan onur duyduğunu belirterek, organizasyona katkı sağlayan kurumlara ve dinleyicilere teşekkür etti.

“Mesirin 500’üncü yılı olması lazım”

Konuşmasının ardından Manisa Meydan Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulunan Dr. Fahrettin Er, mesir macunu ve Hafsa Sultan’ın hastalığı ile ilgili önemli bilgiler de verdi. Er, “Merkez Efendi Manisa'ya 1523'te geldi. 1529'da gitti. 5-6 yıl burada kaldı. Bu süre içinde mesir macununun yapılması lazım. Yani başlangıç tarihi 1523 ile 1526 arası. Bunun ortalaması 1525 olarak kabul edilmesi daha mantıklı. O zaman mesirin bu yıl 500’üncü yılı olması lazım. Ya da gelecek sene 500’üncü yılı olması lazım. Bunu bir şekilde düzeltmemiz lazım. 1540 hiçbir şeyin tarihi. Hafsa Sultan’ın 6 yıl olmuş öleli. Ne zaman kullanacak? Darüşşifa yapılmış. Onun için bunu düzeltmemiz lazım. Bunu bilen bir ekip bir araya gelmeli. Buradaki bir vali despot bir kararla ‘şu kadarıncı yıl olacak’ diye başlatıyor. Bu emir-demiri keser prensibince öyle yapılıyor. Öyle yanlış devam ediyor. Böyle köklü gelenekler yanlıştan doğruya ulaşamaz. Yarın başka birisi yurtdışındaki bir üniversiteden bir akademisyen bir makale yazar. Ondan sonra biz kara kara düşünürüz. Biz bunu daha evvel niye düşünmedik, niye yapmadık. Bir de Hafsa Sultan'ın hastalığı neydi? Hafsa Sultan'ın hastalığı tamamen psikolojiktir. Çünkü kendisi Kırım Han'ının kızı. Fakat Osmanlı'da Yavuz Sultan Selim Trabzon'dan tahta çıkınca babası 2’inci Beyazıt ölünce hanımını oğlu Kanuni ile beraber Manisa'ya yolluyor. Hafsa Sultan 13-14 yıl evli aldığı kocasından, çok sevdiği biricik aşkı Yavuz'dan ayrılıyor. O Manisa'da ne yapıyor? 6 yıl yaşıyor. Yavuz'un sesini duymuyor, kendisini görmüyor, kokusunu hissetmiyor. Kadın depresyona giriyor. Buna kara sevda diyoruz. Bu tip hastaların hepsinde mide rahatsızlığı, sindirim bozukluğu, içe kapanıklık, böyle nefes darlığı gibi şikayetler hepsi Hafsa Sultan da var. Hafsa Sultan bunu bir müddet yiyince iyileşiyor. Pat diye iyileşmiyor ve iyileştikten sonra bir şükür ifadesi olarak vakfına ilave yapıyor. Mesir macunu yapılsın, halka saçılsın diye. Daha sonra vakıf mütevellisi karar alıyor ve diyor ki bunu bimarhane, Darü'ş Şifa yapsın, halka saçsın şeklinde gelenek başlıyor. Bu asla 1540'dan başlatılamaz. Yani 485'incisi olamaz. En mantıklısı 1525'den başlatıp 499'u bu yıl kutlayıp gelecek yıl 500'üncüsünü kutlamak. Kendi yanlışımızla yüzleşmezsek doğruya ulaşamayız” ifadelerini kullandı.

Manisa'nın kültürel mirası olan mesir macunu, bu tür panellerle yalnızca bir festival unsuru olmaktan çıkıp, tarihî ve bilimsel yönleriyle yeniden gündeme geliyor. Dr. Fahrettin Er’in yaptığı açıklamalar ise, geleneksel bilgilerin yeniden değerlendirilmesi ve akademik çevrelerce daha derinlemesine ele alınması gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Yarımada Cup Heyecanı Çeşme’de Başlıyor! Yarımada Cup Heyecanı Çeşme’de Başlıyor!

MUHABİR:ALİ GÖZEN

Kaynak: manisameydangazetesi.com.tr