Kadınları ve Çocukları Koruyan Kanun Yeterli mi?  6284 Sayılı Kanun’un Etkileri Üzerine (Son Bölüm) Kadınları ve Çocukları Koruyan Kanun Yeterli mi?  6284 Sayılı Kanun’un Etkileri Üzerine (Son Bölüm)

YouTube, Instagram, X ve daha birçoğu... Sosyal medya mecralarının özellikle çocuk ve ergenler için barındırdığı tehlikelere sıklıkla haberlerimizde yer veriyoruz. Her ne kadar sosyal medya mecralarını kullanmanın alt sınır yaşı 13 olsa da, çok daha küçük yaşlardaki çocuklar erişkin hesapları üzerinden bu platformlara rahatlıkla ulaşabiliyor. Bebekliklerinden itibaren teknolojinin bu nimetlerine aşina olan çocukları sosyal medyadan uzak tutmak çağımızda hiç de gerçekçi görünmüyor.

Asf
Yeteneklerini sergilemek, içerik üretmek, dans etmek, şarkı söylemek, oynadığı bilgisayar oyununu anlatmak... Belki çoğu geçici heveslerle de olsa çocuklar bu mecrada yer almak istiyor. Sadece fenomen olma hayali kuran çocuklar dahi var. Yetişkinlere ise bu noktada onlara yasaklar koymak değil, desteklemek düşüyor. Tabii belli şartlarla...


Bu şartları Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Uzman Dr. Önder Küçük ve İletişim Uzmanı ve Sosyal Medya Danışmanı Nurhan Demirel ile konuştuk.
Çocukların içerik üretim istekleri desteklenmeli ama diğer taraftan da çocuğun mahremiyetinin korunmasına özen gösterilmeli.


Çocuklar siber zorbalık riskiyle karşı karşıya

Çocuklar sosyal medyada çeşitli risklerle yüz yüze gelebiliyor. Siber zorbalık, tehdit, şantaj bu risklerden sadece bazıları. Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Uzman Dr. Önder Küçük de internet kullanımında yaşanan problemlerle çok sık karşılaştıklarına dikkat çekiyor.
Anne babaların çoğu durumda ne yapacağını bilemediğini söyleyen Küçük, "Öncelikle çocukların ilgi ve merakı, dijital platformları keşfetme isteğinin olduğunu anlamak önemli" diyor ve devam ediyor:


"Ama bir yandan da bu merakın, bu ilginin yaratacağı tehlikelerin, güvenlik risklerinin de bilinmesi gerekiyor. Bunları biz klinikte çok sık görüyoruz. Yani siber zorbalık üzerinden görüyoruz, çeşitli istismar olayları üzerinden görüyoruz. Çocuğun tehdit edilmesi, sindirilmesi, belli içeriklerin, görsel şeylerin paylaşılmasının talep edilmesi gibi birçok açıdan onların risklerini görüyoruz, gözlüyoruz."


Peki çocuklar bu platformlarda ne gibi sorunlarla karşılaşıyor?


"En basitinden altına yazılan yorumlar, çocuğun karşılaştığı olumsuz bir yanıt etki bırakan, kötü hissettiren bir duruma yol açabilir. Buradaki sorumluluk anne babanın. Bebeklikten itibaren daha 12 aylık, 18 aylıkken çocuğun önüne YouTube videoları konuluyor. O yüzden de çok erken yaşta bunları görüyor çocuk ve denetimsiz olduğunda da karşılaştığı içerikler ve videolar onun açısından başka türlü riskler barındırıyor. Bu kendi beden algısına dönük bazı riskler barındırıyor olabilir. Çeşitli konularda gördüğü içeriğin yarattığı etki anlamında sorunlar olabilir. Yaşına uygun olmayan cinsel, korkutucu ya da şiddet içerikli videolar hayatını olumsuzlaştıran etkilere dönüşebiliyor."


Çocuğun görüntüsü açık ağda paylaşılmamalı

Önder Küçük, tehlikelere karşı atılabilecek en önemli adımın dijital okuryazarlık olduğunu söylüyor. Çocukların çevrim içi güvenlik konusunda bilgilendirilmesi, eğitilmesi, bilinçli kullanımın nasıl olacağının ebeveynlerle birlikte ele alınmasının önemine değiniyor.


"Anne baba burada sadece çocuğa karşı koyan, engelleyen bir pozisyonda değil, bu sürece birlikte bakan, gerekirse birlikte üreten konumunda olabilir. Tamamen karşı koyup kapatıp bir şey yapmak yerine biraz daha o çocuğun yaşına özgü bazı içerikler üretilebilir. Yaptığı bir resmi çizip paylaşmak olabilir, bir faaliyet videosu olabilir. Basit bazı oyunlar yapıp yüklemek olabilir."


Uzman Dr. Küçük bu noktada önemli bir konuda uyarıda bulunuyor. Çocukların görüntülerinin bu platformlarda kontrolsüz paylaşımı...
"Kendi kişisel görüntüsünü paylaşırken paylaştığı ağ kapalı şekilde olmalı. Yani YouTube'da sadece aile üyelerinin görebileceği ya da o linkin ulaştığı kişilerin görebileceği bir hale de çevirebilirler. Burada denetimsiz olması asıl sıkıntılı kısım oluyor. Görüntülerin bütün alana, bütün internet ortamına açık şekilde paylaşılması en net şekilde doğru değil, yanlış."


Kız ve erkek çocuklar yaşlarına özgü davranmıyor


9-12 yaş beden algılaması ile ilgili bir öz güvensizliğin de oluşmasının temellerinin atıldığı yaşlar. Kız çocukları idealize edilmiş güzellik standartlarına en çok internette maruz kalıyor. Peki, bu durum onları nasıl etkiliyor? Önder Küçük şöyle anlatıyor:
"Bir norm görüyor, o görüntüyü, o görseli olunması gereken bir norm gibi algıladığı için ona uyumlu olmayan her beden bölümü, onun için uygun olmayan, güzel olmadığını düşündüğü, değiştirmek istediği, farklılaşmak istediği bir görüntü gibi oluyor."
Küçük, erkek çocuklarda ise durumun biraz daha farklı olduğunu anlatıyor."En sık gördüğümüz bazı oyun videoları oluyor ama o oyun videoları içeriğinde de şiddet, küfür, argo yoğun düzeyde oluyor. Onların da zamanın çoğu orada geçiyor. Yani her ikisinde de aslında o yaştan beklenmeyecek düzeyde bir davranış biçimi var.
Bir noktadan sonra çocuğun sosyal ilişkileri de bozulmaya başlıyor. Bir ortamda, rahatsız olduğu, öfkelendiğinde kullandığı yöntem küfür olabiliyor. Daha çabuk sinirlenen, daha tahammülsüz, daha sabırsız çocuklar da oluşuyor. Bunlar ciddi bir risk aslında. Özellikle ön ergen grubunda."

Her gün çok iyi eğitimli insandan dahi dolandırıcılıkla ilgili, sosyal medyada kandırıldığıyla ilgili telefonlar geliyor ve bu konuda yardım isteniyor.

13 yaş sosyal medya için erken mi?


13 yaşından sonra sosyal medya platformu açmak normal kabul ediliyor. Önder Küçük hesap açma yaşının çocuğun gelişim durumuna göre değişebileceğini söylüyor:


"Evet, 13 yaştan önce sosyal medya hesabı açmak, kurmak, oradan bir şey paylaşmak uygun değil. Ama YouTube'a bir video çekebilir çocuklar. 5-6 yaşında çocuk da bazı şeyler çeker. Bunu YouTube'a da koymak isteyebilir ama bunun uygun şekilde yapılması önemli."


Bu noktada sorularımızı İletişim Uzmanı ve Sosyal Medya Danışmanı Nurhan Demirel'e yöneltiyoruz. Demirel bu platformlardaki yaş sınırının artması gerektiği görüşünde. Bunun nedenin de dolandırıcılık ve tehdit vakalarıyla sıkça karşılamaları olarak anlatıyor. Dijital okuryazarlığa vurgu yapıyor:


"Aslında normalde bütün uygulamalarda 13 yaş sınır olarak görünüyor. Fakat çocukların doğruyu ayırt edebilmesi, sosyal medya okuryazarlığının olmaması, bununla ilgili eğitimler olmaması çocukları bu alanda tehlikeye açık hale getiriyor. Her gün çok iyi eğitimli insandan dahi dolandırıcılıkla ilgili, sosyal medyada kandırıldığı ile ilgili telefonlar geliyor ve bu konuda yardım isteniyor."


"Çocuğun mahremiyeti hiç akla gelmeyen bir detay"


Nurhan Demirel'e çocukların bu mecralarda karşı karşıya kaldığı tehlikeleri soruyoruz.


"Sosyal medyada her ne kadar filtreler olsa da çocukların en büyük karşılaştığı şeylerden bir tanesi uygunsuz içerik. Olumsuz davranışlar ve siber zorbalık davranışları. Tehdit, şantaj, hakaret alabilirler. Oyun oynarken biliyorsunuz aynı zamanda yazışabiliyorlar. Burada hakarete uğrayabilirler. Onların hoşuna gitmeyecek lakaplar takılabilir. Yapay zeka ile farklı görüntüler oluşturulup şantaja uğrayabilir çocuk. Sonuç itibariyle orada herkes bir profil oluşturuyor. Oluşturdukları profillerin gerçekte o insanlar olup olmadıkları bilmiyoruz. Dolayısıyla bir çocuk profili oluşturup çocukla arkadaşlık elde edip, çocuğun görüntülerini elde edip veya çocukla dışarıda buluşma imkanı sağlayabilir."


Nurhan Demirel en hassas konunun çocuğun mahremiyet ihlali olduğunu söylüyor ve bu ihlali çoğunlukla ailelerin yaptığını anlatıyor.
"Bazen aile olarak paylaşımlar da yapılabiliyor. Çocuğun mahremiyeti var ama bazen aile de bunun farkında değil. Influencer olma yolundaki anne babalar için çocuğun mahremiyeti hiç akla gelmeyen bir detay."


Nurhan Demirel de çocukların zarar görmemesi için ailelerin bilişim okuryazarı olması gerektiğine dikkat çekiyor. Aileler her aşamada sürece eşlik etmeli diyor.
"Ailenin öncelikle bu konuda bilinçli olması lazım. Çocuğun eğer bir yeteneği varsa, bu yetenekle ilgili ailesi çocuğun önceden mahremiyeti ihlal edilmeden o sosyal medya platformunu bilinçli bir şekilde kullanabileceği şekilde çocuğunu telkin edebilir."

Kaynak: TRT HABER