AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Manisa milletvekili Selçuk Özdağ, Vahdet gazetesinde ele aldığı köşe yazısında Türkiye'nin dış politikasını değerlendirdi.
İŞTE ÖZDAĞ'IN O YAZISI
Dünyanın bütün güçleri Ortadoğu’da. Başta ABD, Rusya, Almanya ve Fransa olmak üzere büyük güçler Ortadoğu haritasını yeniden şekillendirmeye çalışıyorlar. Düne kadar karşı kutuplarda olanların aynı coğrafyada buluşması boşuna değil. İslam coğrafyası etnik ve mezhep temelinde parçalanıyor. Herkes bu zengin topraklardan pay almaya çalışıyor. Demokrasi, insan Hakları, DEAŞ işin perdesi. Esas hedef, İslam coğrafyasını parçalara bölüp paylaşmak.
Hala Türkiye’nin orada ne işinin olduğunu soranlar var. Osmanlı’nın yıkıldığı Türkiye’nin yarısının çiğnendiği dönemlerde bile Ankara’daki meclis Türkiye’nin güneyden müdafaası Musul’dan, Kerkük’ten başlar diye haykırıyordu. Kuşatılmış bir ülkenin temsilcileri yenilgi duygusunun sinelerde yer etmesine müsaade etmiyordu. Bugün ise tam tersi bir vaziyetteyiz. Nereye el atsak muhalefet olsun diye itiraz eden, eleştiren, hatta Türkiye karşıtı safta yer almaktan çekinmeyen bir güruh var. Türkiye bir taraftan Ortadoğu’da milli menfaatlerini korumaya çalışırken öbür tarafta milli duyguları aşınmış, ülke-millet şuuru örselenmiş bu kitleye karşı mücadele veriyor.
Çağımızda gerçek savaşlar iç kuşatmalar yoluyla yapılıyor. Çeşitli yollarla sempatizanlar, taraftarlar oluşturularak ülkeler içeriden zayıflatılıyor. Dolayısıyla içteki tenkitleri sadece iyi niyetli, yol gösterici eleştiriler olarak görmemek lazım.
Ortadoğu etnik ve mezhep haritasının küçük bir benzeri Türkiye... Sosyal, etnik ve mezhep eksenli akrabalıklar bölgede olup bitenleri kısa zamanda bir iç sorun haline getiriyor. Bölgedeki parçalanmışlık aynı şekilde Türkiye’ye sirayet ediyor. Bırakınız başka sebepleri sırf bu yüzden bile olsa Türkiye Ortadoğu’da olanlara kayıtsız kalamaz.
Esas hedef elbette ülkelerin barış, milletlerin huzur içinde yaşamasıdır. Ama bu tek başına Türkiye’nin isteği ile olabilecek bir şey değil. Üstelik bölgeye doluşan güçlerin böyle bir amaç ve düşünceleri de yok. İnsan hakları sadece emperyalizmin bir aracı, sınırları delmenin, çiğnemenin bir vasıtası olarak kullanılıyor. Egemen güçler, Irak’a hangi insan haklarını, hangi demokrasiyi getirdi? Arap baharı olarak başlatılan suni süreç bazı Arap ülkelerinin baharı değil kışı oldu. Bugün Irak da, Suriye de eski günlerini mumla arıyor. Demokrasi diye sokağa çıkanlar demokratik bir ülke olamadıkları gibi eldekini de kaybettiler. Milyonlarca insan sağa sola savruldu. Ve en büyük yük ve maliyet de Türkiye’ye düştü.
Bundan sonra ne olacak sorusunun cevabını ben de bilmiyorum. Ama Türkiye ve Türk hükümeti bölgede Türkiye’nin menfaatlerini sonuna kadar koruyacaktır. Bedel ödemeyi göze alamayanlar gün gelir her şeylerini kaybetmek durumunda kalırlar. Siyaset biraz da risk alma işidir. Geri çekilerek yapılan siyaset eldekini avuçtakini düşmana kaptırır. Bugün Türkiye Ortadoğu’ya yığılan, üşüşen ülkelerden daha çok o bölgede bulunma hakkına sahiptir. Dindaşlarımız var, soydaşlarımız var, imparatorluk bakiyesi akrabalarımız, kader ortağımız toplumlar var. Asırlardır bir arada yaşayan biziz. Elbette Suriye’ye kayıtsız kalmayacağız, Ancak bu kayıt her zaman ülke ve milletimizin menfaatleri ile sınırlı olacaktır.
Editör: TE Bilisim