‘’ Kalanlar Sağ Olsun ‘’lafını duyuyorum etrafta Maalesef kalanlar sağ olamıyor! Ülkemiz kan ağlıyor yürekler dağlanıyor.. Malum her beden, her yer an geliyor yağmalanıyor.. Ankara da, Türkiye’nin tam da başkentinde yaşıyorum. Ve ben, fırtına öncesi sessizliğe haberci olan bomba sesine alışmak istemiyorum. Birkaç km ötemizde ecelsizce öldürülen insanlarımızın kanları parçalanarak akarken bu kentin bombalara mağlup olan siyah rengine katlanamıyorum. 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Tren Garındaki saldırı sonrası yazmak istediklerimi silip bu kadar kötülüğün arasında boşa cümle sarf etmemeye karar vermiştim. Fakat artık manidar cümlelerimizin de kaybı büyük ve inanın artık susmak da istemiyorum. Söz uçar belki de yazı kalsın tarih bu yaşanan her kötülüğü yazsın istiyorum. Düşünsenize; Her sabah evden çıkıp acele bir şekilde trafiğin karmaşasında işe yetişiyorsunuz Sabah radyolardaki şehit haberlerine üzülerek, kalanlara sabır ve sağlık diliyorsunuz Bütün gün devletiniz için askeri ve sivil görevlerinizi yerine getiriyorsunuz . Bir yandan da hayatınızdaki ailevi konularınızın günlük akışını düşünerek, düzenliyorsunuz. Siz hem işinizi hem ailenizi her şeyinizi devletinizle bütünleştiriyorsunuz. Öğlen yemeğinizde son lokmalarınız olduğunu bilmeden yemeğinizi yiyorsunuz, Akşama doğru olacaklardan habersizce işlerinizi yarın kaldığınız yerden devam etmek için düzenleyerek servisinize biniyorsunuz. Ama bilmiyorsunuz ki eceliniz sizden habersizce planlanıyor ve yaşayacak günleriniz bir bomba sesiyle kararıyor. Ve düşünsenize ; Evden çıkarken sizi son kez uğurlayanlar..anneniz/babanız/eşiniz/çocuğunuz/hayalleriniz/umutlarınız hepsi sizin kara haberiniz ile birlikte düğümleniyor. Üstelik cansız bedeninizi toprağa gömebilmek için Adli Tıp Kurumu önünde kimlik beyanınız da sizinle ilgili aldıkları son bilgi oluyor. Şimdi söyler misiniz bana, Kalanlar nasıl sağ olabilir? Bunca kötülüğün arasında sabır da son noktasına ulaşmadı mı? AN-hiç böyle KARA-rmamıştı.. Bir bombayla onlarca hayat dağıtılırken yarın ne olacağımızı bilmeden yaşamak, yaşam güvenliğimizi elimizden almıştı. Ben, ‘’Serdar Ortaç’’ın hastalığı olarak medyada bilinen Kronik ‘’M’’ hastalığıyla yıllardır yaşıyorum. Ms hastalığının en büyük riski: yarın sağlığınıza, bedeninize ne olacağını bilmeden yaşamaktır. Şimdilerde ms hastalığı bile risk gibi gelmiyor çünkü her sokağa adım atışımda bir bombayla yok olabileceğimi düşünerek bu büyük riski alarak yaşıyorum. Devletimiz nasıl bir kronik hastalığın pençesinde de teşhis koyamıyoruz ama yapılması gereken hakkında hemfikir: insan olarak yaşamak için insan olmalıyız. Yoksa gidenler iç acıtırken kalanlar sağ olamaz.