GÜNDEM

2800 yıllık antik kentin çöplüğü tarihe ışık tuttu

Manisa’nın Yunusemre ilçesinde bulunan 2800 yıllık Aigai Antik Kenti’nde su tutmadığı için kullanılamayan ve daha sonra çöplüğe dönüştürüldüğü tahmin edilen çukurdan çıkan nesneler, dönemin insanların...

2800 yıllık antik kentin çöplüğü tarihe ışık tuttu Manisa Celal Bayar Üniversitesi Klasik Arkeoloji Öğretim Üyesi ve Aigai kazısı başkanı Doç. Dr. Yusuf Sezgin başkanlığında yürütülen çalışmalar sırasında keşfedilen bir su sarnıcı ise diğerlerinden oldukça farklı olduğu görüldü. Yapılan araştırmalarda su sarnıcı amacıyla kazılan çukurun su tutmadığı için daha sonra çöplüğe dönüştürüldüğü ortaya çıktı. Özellikle üretim atölyelerinin bulunduğu alanda yer alan çöplük kentteki yaşamın izlerine de önemli ölçüde ışık tuttu. Dönemin insanlarının yaşam biçimlerinden yeme içme alışkanlıklarına, üretim olanaklarından kentteki geçim kaynaklarına kadar pek çok bilinmeyenin keşfedilmesini sağlayan çöplük kazı heyetinde heyecan uyandırdı. “Kentte her dönemde yüzlerce sarnıç var” Aigai Antik Kentinde kullanılan su sarnıçları hakkında bilgi veren Manisa Celal Bayar Üniversitesi Klasik Arkeoloji Öğretim Üyesi ve Aigai kazısı başkanı Doç. Dr. Yusuf Sezgin, “Aigai günümüzde Yuntdağı üzerine kayalık bir araziye kurulmuş antik kent. Burası 2800 yıl önce kuruluyor. Kurulduğu günden itibaren en önemli ihtiyaç su tabi ki de. İnsanların hayatta kalması için temel ihtiyaç su. Suyu sağlamak için tek yolları var. Kayalık ve yüksek bir tepe olduğu için dışarıdan su getirme imkanları yok. Kuyu da yapamıyorlar. Tek yöntem ise sarnıç. Ana kayaya çukurlar oyuyorlar ve yağmur sularını topluyorlar. Kentte her dönemde yüzlerce sarnıç var. Bunlar irili ufaklı; mekanlar içinde sarnıçlar var, avlu içi sarnıçlar var, kamusal alanlarda sarnıçlar var. Bunlar büyük ihtimalle Aigaililerin burada yaşamasına olanak vermiş” dedi. “Gökyüzünden düşen her damla suyu mutlaka sarnıçlara yönlendirmişler” Antik dönem insanlarının her bir yağmur damlasını sarnıçlara yönlendirdiğini söyleyen Sezgin, “Aigai’deki su sistemleri gerçekten de müthiş. Bu su mühendisliği açısından antik dönemin su teknolojisi açısından iyice çalışılması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum. Bütün dertleri yağmur sularını toplamak. Bununla ilgili olarak çatılardan gelen yağmur sularını pişmiş toprak künklerle sarnıçlara yönlendirmişler. Yetmemiş anayolların altına temiz su kanalları yapmışlar. Yollardan akan temiz suları da kamusal alanlardaki sarnıçlara yönlendirmişler. Yollardaki atık su kanalları da var. Hem temiz su için hem de atık su için kanal sistemi oluşturulmuş. Gökyüzünden düşen her damla suyu mutlaka sarnıçlara yönlendirmişler” ifadelerini kullandı. “Bizim için o çöp çukuru çok önemliydi” Kentte keşfedilen çöplüğün dönemin insanlarına dair pek çok ipucunu sağladığını belirten Doç. Dr. Sezgin, “Burada özel bir sarnıç var. Aslında ilk kazdığımız zaman sarnıç zannettik ancak kazdığımız sırada fark ettik ki sarnıç değilmiş orası, sarnıç gibi görünüyordu. Büyük ihtimalle sarnıç işlevini görmemiş, sus tutmayan bir ana kaya çukuru. O çukur Roma döneminde çöplüğe çevrilmiş. Çöplük olmasının şöyle bir avantajı var; bütün mekanların ortasında bir yer. Çevredeki o günün yaşayanları işe yaramayan her şeyi, çöp diye düşündükleri, kırılan testilerini, bozulmuş bir tezgahı o çukurun içine atmışalar. O sırada ne yemişlerse onlarında çöplerini atmışlar. Pişmiş toprak kapları, kemikler var. Bu da bize o dönemin beslenme alışkanlıkları açısından da önemli ipuçları sunuyor. Bu açıdan bizim için o çöp çukuru çok önemliydi. Bu yılki çalışmalarımızda 2021 yılındaki çalışmalarda bu çöp çukurundaki buluntularını bitirdik. Restorasyonunu da tamamladık. Bir kısmını daha öncesinde de müzeye teslim etmiştik. Geri kalan kısmını da bu yıl ki çalışmalarla tamamladık” diye konuştu. “Bizim için ilginç olan buluntular arasında kemik objeler vardı” Çöplükten çıkan buluntular arasında ilginç objelerin bulunduğunu belirten Sezgin, “Özellikle çöp çukurundan çıkan kalıntılar günlük kap kacak seramikler aslında tanıdığımız türdeki eserler. Fakat bizim için ilginç olan buluntular arasında kemik objeler vardı. O dönem için kullanılmış kemik bıçaklar, kaşıklar, bir takım kemik ürünler. Bol miktarda zeytin çekirdeği bulduk. Üzüm çekirdekleri var. Bir tane çok minik bir şeftali çekirdeği var. Şahsen ben de nasıl bir tür şeftali olduğunu çok merak ediyorum. Bizim bugünkü şeftali çekirdeklerinden çok küçük diyebilirim” ifadelerini kullandı.
{ "vars": { "account": "UA-43204872-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }