Berna Udgu

BAŞSAVCI ÖYLE BİR PAYLAŞIMDA BULUNDU Kİ!

Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Akif Celalettin Şimşek, sosyal medya hesabı üzerinden dikkat çekici bir paylaşımda bulundu. Şimşek paylaştığı yazıda "Güneydoğuda 1993-1996 arası görev yaptım.Sakın ha...

an toplam 42 kalem silah ve mühimmat ele geçirmiştik. Aslında bu malzeme LAK-1 kampından taşınmış ve PKK'ya satılmış. HOGİR KOD Cemil IŞIK beraberinde 100'den fazla teroristle bu malzemeyi almaya gelmiş, ama ben ondan 6 saat erken davranmıştım.
15 aydır buradaydım ve rahmetli tabur komutanım güzel insan, büyük Beşiktaşlı Binbaşı Selçuk DEĞER, "Şimdi izni hakettin hadi bakalım izne gidiyorsun" diyerek beni adeta zorla izne göndermişti. Gitmek istememiştim ama askerlikte manevi babam kabul ettiğim bu adama itiraz edemiyordum. Gitmek istememekte haklıymışım. KDP'den satın aldıkları silah ve mühimmatı bana kaptırmanın hıncını civar köylerden çıkarmak isteyen HOGİR kodlu teroristbaşı o insanlık dışı vahşeti, ağababasından aldığı "Hareketimize sempati duymayan kürdün komşusunun tavuğuna bile acımayacaksınız- Kürdistan'da zorun rolü. A. ÖCALAN" talimatı gereğince İkiyaka köyünden aralarında bebeklerin de bulunduğu 28 kişiyi 17 Kasım 1989 günü gecesi katletmişti. Çok sevdiğim ve yakından tanıdığım İkiyakalıların acısını yüreğimde duymuş, tıpkı kendi akrabalarım katliama maruz kalmış gibi hissetmiştim. Hemen dönmek istemiş ama adam gibi bir Komutan olan Selçuk DEĞER "biz gerekeni yapıyoruz bu aşamada senin yapacak bir şeyin yok iznin bitince gel" emrini vermişti. Necdet BULDAN'ın üfürmeleriyle "2000'E DOĞRU" dergisi katliamı benim yaptığım iftirasını sayfalarca yazmıştı. Neyse ki, sonradan yakalanan Ferzande GÜLMEZ isimli bir terorist Güntaç AKTAN'ın programında itiraf etmişti de devlet ve tabii ben töhmet altında kalmaktan kurtulmuştuk. 7 Aralık günü izinden dönmüş, tabur Komutanının görevden dönmesini beklemek üzere sivil olarak Tabur Subay dinlenme salonuna geçmiştim. Burada tabura yeni katılan üç yedek subay kendi aralarında 2000'E DOĞRU dergisinde yazılanları konuşuyorlardı. Bunlardan bir tanesi diğer ikisine şöyle diyordu: - Eğer ben Hüseyin Üsteğmenin bölüğüne düşersem bana böyle vatandaşa zarar verecek emir verirse yerine getirmem karşı dururum. Sivil olduğum için beni de kendileri gibi yedek subay sanmışlardı. Hiç ses çıkarmadan acı acı güldüm. Propaganda ne kadarda başarılı olmuş, benim katliamcı biri olduğuma bu güzel insanları inandırmıştı. Tabur Komutanı yedek subayları paylaştırmış, bana da emir dinlemeyeceğini ifade eden yedek subayı katmıştı. Yeşil Giresun'un evladı bu genç adamı beraberime alıp, o kar kış ortamında CJ-8 jeepime binmiş ve bölüğüme dönmüştüm. Hava kapalı ve kar yağışlı olduğu için karadan (karayolundan demiyorum çünkü köyün yolu yoktu) bir an önce varmak istediğim İkiyaka köyüne gitmek mümkün olmamıştı. Dağlıca'da helikopter beklerken 10 Aralık günü radyodan öğle haberlerinde Ankara'dan beraber döndüğümüz candostum kardeşim Adnan Mücahit KULAK'ın 2 nci pilotu olduğu helikopterin (7 Aralık'tan beri haber alınamıyordu) bulunduğu içinde toplam 4 kişinin Şehit olduğunu öğreniyordum. Telsizle tabur komutanıma hemen dönmek ve cenazeye katılmak istediğimi arz ettim. Bana " şu anki vazifen cenazeye katılmaktan daha kutsal. Hava açar açmaz helikopter gelecek, hem askeri değiştir, hem erzakı naklet, hem de İkiyakalılara taziyelerini bizzat ilet" demişti. Ertesi gün hava açtı bir skorsky beni ve yeni asteğmenimi beraberimdeki asker ve erzakı bir kaç sortide köye attı. Bana katliam emrini verirse asla onu dinlemem diyen yedek subayı yanımdan ayırmadan helikopterden indiğim gibi beni bekliyen köylülere yöneldim. Helikopter son sortiyi yapmış ve uzaklaşmıştı. Rahmetli İkiyaka köyü Muhtarı Hasan KAMALI'ya sarıldım, tam taziye duygularımı ifade etmek için kendimi hazırlarken, o benden önce davrandı. - "Komutanım çok sevdiğiniz bir arkadaşınız şehit olmuş, köylü derin bir üzüntü duyuyor herkes burada size taziyede bulunacaklar" demez mi? Göz yaşlarımı tutamadım, sıkı sıkıya sarıldım fındık kadar boylu ama mangal yürekli muhtarıma... -"Ben size taziye için geldim siz bana taziyede bulunuyorsunuz, Rabbim benim can kardeşim Mücahit ile İkiyaka köyünün masum şehitlerini cennetinde buluştursun inşaallah" diyebildim sadece yağmur gibi karşılıklı akan göz yaşları eşliğinde.. El ayak çekildikten sonra, asteğmenimi çağırdım, taburda konuşurlarken onun söylediklerini hatırlatıp; -" Şimdi 2000'E DOĞRU dergisinde bahsedilen İkiyaka köyündeyiz. Dergiye göre katliamı ben ve emrimdeki özel ordu yapmış... Görüyor musun İkiyaka köylüleri kendi köylerinden 28 kişiyi katleden birine ne kadar sıcak ve samimi sarılıp ağladılar, ağlattılar" dedim. Giresunlu yiğit asteğmenim; - Komutanım hiç bir şey söylemenize gerek yok, utanıyorum" demişti... Yiğit Giresun'lu asteğmenim utanacak olan sen değildin... Zaten benim de uğradığım ilk ve tek iftira değildi. O dergiyi fersah fersah aşan daha nice yalan ve iftiralara uğrayacaktık, bu ne ki idi... Allah korkusunu yitirmişlerin, ahlak duygusu hiç edinmemişlerin ne aşağılık itham ve iftiralara maruz kalacaktık daha... Ahh Yüksekova Ahh...  
{ "vars": { "account": "UA-43204872-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }