- Seçim startını verdiğiniz bu günden itibaren 28 günlük bir sürede gezilmeyi bekleyen 17 ilçesi, 1 milyonun üzerindeki nüfusuyla büyük bir şehir var. Bu kısa sürede seçim saha çalışmalarındaki stratejiniz ne olacak?
- Öncelikle böyle bir fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyoruz. Malumunuz olduğu üzere,7 haziranda yapılan seçimden sonra yeniden bir seçim yapılması kararı ortaya çıktı. Her ne kadar 28 gün kısa bir süre gibi gözükse de, biz hiçbir zaman sahadan eksik olmamıştık. Biz bütün cemiyetlerde, davetlerde, vatandaşlarımızın, şehrimizin sorunlarında vardık. Bu nedenle 28 günü çok kısa bir süre olarak görmüyoruz. Biz bütün teşkilatımız, yan kuruluşlarımız, kadın kollarımız, ocak, dernek ve sendikalarla ve Mhp üyeleriyle birlikte Akhisarlı iki milletvekili olarak 28 günü dolu dolu yaşayacağız. Vatandaşlarımızın sorunlarını dinleyeceğiz. Çözüm noktalarına ulaşmakta ortak aklı kullanarak neler yapabileceğimizi araştırıp tartışacağız.
- Manisa ve Akhisar’ın size göre en önemli, birincil problemi nedir?
- Yine bildiğiniz gibi biz bu siyasetin içinde 25 yıldan beri varız. Hem mesleğimizin avukatlık olması hasebiyle vatandaşlarımızın tüm sorunlarına vakıfız. İlimiz, Manisa ve Akhisar yöresi olarak ekonomimiz büyük çoğunlukla tarıma dayalı. Tarım iyi olduğunda, ürünler değerini bulduğunda vatandaşımız daha rahat etmektedir. Bizim öncelikli sorunumuz ekonomi tabii ki. Her ne kadar iktidardakiler ülke ekonomisinin en büyük beş on ülke arasında olduğunu söylese de bu gerçeği yansıtmıyor. Biz bunun doğru olmadığını sokakta görüyoruz, arkadaşlarımızdan görüyoruz, hemşerilerimizden görüyoruz. Ekonomimiz çok kötü. Bu manada hemşerilerimizin ekonomisinin düzeltilebilmesi için başta tarım politikasının düzeltilmesi lazım. Tarımda girdilerin iyileştirilmesi, girdi maliyetlerinin düşürülmesi lazım. Girdi maliyetleri düşürülsün ki, üretici para kazansın. Biz bu manada Manisa’da, akhisar’da en öncelikli sorunun ekonomi ve tarım politikası olduğunu düşünüyoruz. Bunun yanında ikinci üçüncü dördüncü tüm sorunlarını tespit ettik ve çalışmalarımızı yapıyoruz. Eğer ülkenin en öncelikli sorunu ne deseydiniz tabii ki güvenlik sorunu derdim.
- Ülkenin içinden geçtiği bir Pkk terörü tüneli var. Sizce tünelde ışık göründü mü?
- Bu idareciler ve bu hükümetle, bu yürütmeyle tünelde ışık hiçbir zaman gözükmez. Çünkü idare edenler geçmişte terör örgütü ile yakın geçmişte hatta 2015 yılı içinde masaya otururken şimdi terör örgütü ile mücadele etmeye çalışıyorlar. Bu çalışmanın samimi olmadığını düşünüyoruz. Dolayısıyla bu şekilde bir terör örgütüyle mücadele olmaz. Terör örgütüyle pazarlık yapmadan, silahlı mücadele ederek, örgütün gelir kaynaklarını kurutmak suretiyle mücadele olması gerekiyor. Eğer terör örgütünün yasal olmayan gelir kaynaklarını kurutursanız, örgüt ayakta kalamaz. Bu mücadelenin en azından yüzde ellilik kısmıdır. Diğer yarısı da güvenlik güçlerine düşen görev kısmıdır. Terör örgütüyle mücadelede yürütme ve hükümetin kararlı olması gerekiyor. Öncelikle kararlılık gerekli diyoruz. Milli bir hükümet olması gerekir. Bayrağını, toprağını seven, Türk kimliği taşıyan arkadaşlarımızın yönetici olduğu idareci olduğu bir hükümetten bahsediyorum. Böyle bir hükümet olursa biz terörün kesinlikle kökünün kazınacağını düşünüyoruz. Biz geçmişte bunun örneklerini verdik. İnşallah Cenab-ı Hak nasip ederse, bu mübarek Cuma gününün hürmetine biz terörün kökünü kazıyacağız.
- Geçtiğimiz günlerde adaylıkları ve isimleri ok konuşulan, biri partiden ihraç edilen, diğeri liste dışı bırakılan Sayın Sinan Oğan ve Sayın Meral Akşener ortak bir açıklama yaparak birlik mesajı verdiler. Siz bu mesajı nasıl yorumluyorsunuz?
- Çok güzel bir açıklamaydı. Tabii ki bizler, onlarla ilgili partimizin üst kurulunun aldığı kararların içeriğini bilemeyiz. Nedenlerini de bilemeyiz. Ancak onlar bizim için çok değerli insanlardır, değerli şahsiyetlerdir. Sayın Meral Akşener Hanımefendi özellikle kendisi ile ilgili basın organlarında geçen haberleri yalanladı. Böyle bir şey olmadığını söyledi. Kendisi, genel başkanımızın her zaman emrinde olduğunu, partinin her zaman emrinde olduğunu, her hangi bir şekilde genel başkanımıza kırgınlığı olmadığını ifade etti. Dolayısıyla siyasi partilerde her şey milletvekilliği değildir. Partinin üst kademelerinde yöneticilikler var. Genel başkan yardımcılıkları var. MKYK üyelikleri var. Danışmanlık makamında olan onlarca abimiz, kardeşimiz var. Dolayısıyla bunlar MHP’nin Türkiye politikalarına yön vermeye çalışan insanlar. Sevgili Meral Hanımı da sayın genel başkanımız bu alanda değerlendirecektir. Bu konuda şüphemiz yok. Kendisi çeşitli zamanlarda siyaset yapmış, bakanlık yapmış çok kıymetli bir akademisyendir. Biz kendisini çok seviyoruz. Milliyetçi Hareket partisine bundan sonra da çeşitli kademelerde hizmet edecektir. Her şey milletvekilliği değildir. Biz bundan sonraki süreçte Meral Hanımı çok güzel yerlerde göreceğimize inanıyoruz.
- YSK’nın seçim güvenliği gerekçesi ile, seçim döneminde sandıkların birleştirilmesi, taşınması konusundaki karar sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Böyle bir karar bizi idare edenlerin acziyetidir. Ben Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde eğer seçimin güvenliğini sağlayamıyor isem, seçim güvenliği sebebiyle sandıkları bir yere toplamak birleştirmek zorunda kalıyorsam bu yürütmenin, hükümetin acziyeti demektir. Bu şartlarda bunun basın açıklaması yapılarak açıklanması, YSK tarafından bu günlerde karar altına alınacak, karar altına alınırsa bu yürütmenin acziyeti demektir. Bu insanların bir saat, bir dakika bile bu makamları işgal etmemeleri gerekir. Ben yürütmeyim, hükümetim. Ağda taşta, her tarafta vatandaşımın mal ve can güvenliği sağlamam gerekir.
Sadece bu gerekçelerle sandıkları bir araya toplamak birleştirmek bunlar yine ifade ediyorum, yürütmenin zafiyetidir, biz böyle bir şey düşünemiyoruz. Bizim devletimiz çok büyük bir devlettir. Her Manada güvenlik anlamında ekonomik manada çok büyük bir güçtür, İstihbarat manasında çok büyük bir güçtür. Dolayısıyla ülke olarak biz onları engelleyebilecek durumdayız. Buradan şu okunuyor, okuduğumuz şudur; Biz buralarda yokuz, Biz bu sandık birleştirmeleri ya da taşımaları yapılacak bölgelerde yokuz manası çıkar. Bu gerçekten ileri ülkelerde böyle bir şey yaşansa herhalde o makamlarda kimse kalmazdı. Ben öyle düşünüyorum. Böyle bir şeyi telaffuz bile etmek istemiyoruz. Duymak bile istemiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok güçlüdür. Dolayısıyla bütün vatandaşlarımızın güvenliği sağlanarak, ikametine uygun ve sağlıklı bir şekilde fikir hürriyeti vicdan hürriyeti şartları altında istediği partiye reyini kullanmalı. Gerçek demokrasi sandıkta tecelli etmeli, mecliste tecelli etmeli