Uydurma iddianamelerle Ergenekon Davası’nı onlar başlatmadı mı? Kahraman paşalarımız onların kumpaslarıyla casuslukla suçlanmadı mı? Onların iddialarıyla devletin en mahrem bilgileri önce ifşa edilip sonra da bu milletin savunma mekanizmaları imha edilmedi mi? Peki bu paşalar, bu subaylar ve aileleri, koca Türkiye’de derdini kimselere anlatamazken, cezaevi kapılarında, mahkeme önlerinde, duruşma salonlarında mücadele veren CHP Milletvekili Özgür Özel değil miydi? Bulduğu her fırsatta haksızlık ve mağduriyetleri gündeme getiren Özgür Özel’in ta kendisi değil miydi? Daha o zamanlar cemaate ve devletin içindeki yapılanmasının ulaştığı tehlikeli boyutlara dikkat çeken o değil miydi? Peki şimdi ne diye FETÖ mağdurları için adeta kendini yırtıyordu? *** İşte zaman beni haklı çıkardı, deyip yaygara basması, “oh olsun” demesi gerekmez miydi? FETÖ ile mücadeleye girişen iktidara geçmişi hatırlatmak daha keyifli olmaz mıydı? Geçmişte FETÖ’den icazet almak için kapısında bekleyen AK Parti içindeki kritik isimleri ifşa etmek daha kolay olmaz mıydı? FETÖ - iktidar işbirliğini kanıtlayan binlerce video görüntüsü, on binlerce fotoğraf ortalıkta dolaşıyor. Her gün bu belgeleri yayınlayıp yorumlamak daha çok reyting almaz mıydı? Peki neden Özgür Özel mağdurları dinleyip bir bir notlar alıyor? Bu kadar işin arasında FETÖ mağdurlarıyla görüşmek için Ankara’dan Salihli’ye kadar gelmeye, saatlerce onları dinlemek için zaman harcamaya değer miydi? Kısacası, Özgür Özel neden iğne ile kuyu kazıyordu? Acaba FETÖ’cülerin oylarına mı talipti? *** İşte bütün bu soruları Özgür Özel’e yöneltmek istedim. Salihli’de FETÖ mağdurlarıyla yaptığı toplantıda bir araya geldik. Toplantı başladı ve daha ilk dakikada Özgür Özel, amacının FETÖ’cülerin oyu olmadığını, adamların yüzüne söyledi. Dahası “Bakın bu cemaatin eli kanlı” dedi. Adamların yüzüne cemaat ve liderine karşı demediğini bırakmadı. Ve darbeyi cemaatin yaptığını detaylarıyla açıkladı. Aslında bu sözlerden sonra sohbetin sağırlar diyaloğuna dönmesi gerekirdi. Salona soğuk, karşılıklı ithamların havada uçuştuğu, sert bir atmosferin hakim olması beklenirdi. Ama öyle olmadı. Öyle bir iletişim kurmuştu ki hem kendi doğrularını onların yüzüne bütün çıplaklığıyla anlatıyor, hem de o vatandaşların mağduriyet hikayelerini tek tek anlatmasını, onların kendilerini ayrıntılarıyla ifade edebilmelerini sağlıyordu. *** Soru sormak yerine kendi içinde tezatlar teşkil eden bu garip diyaloğa kulak vermeyi yeğledim. Bir vatandaş mağduriyetini anlatırken öyle bir cümle kurdu ki işte o an Özgür Özel’in neden iğne ile kuyu kazmayı tercih ettiğini anladım. O vatandaş “Devletin yaptığını bize PKK yapmadı” dedi. Derin bir sessizlik hakim oldu. Bir an salonda bu fikre meyilli insanların  olduğunu düşündüm. İçim ürperdi. Özgür Özel’in gözleri büyüdü, büyüdü ve iri bir mercek halini aldı. Hafif öne doğru eğildi. Hızlı hızlı konuşmaya başladı. Gergin dudaklarının arısından sözcükler adeta yağ gibi akıp gidiyordu. Her cümleye daha büyük bir inanç ve daha yüksek bir ses tonuyla başlıyordu. Velhasıl adaletin mutlaka tecelli edeceğini, son mağdurun da hakkı teslim edilene kadar, hem CHP’nin hem de şahsi mücadelesinin devam edeceğini, ama suçluların da mutlaka cezalandırılacağını anlattı. *** Darbe girişimi ve FETÖ operasyonları içindeki fütursuz ayrıntılar, toplumda kırılma, ayrışma, ve aşırı kutuplaşmaya neden olabilir mi? Kutuplaşma bu ülke için gelecekte telafisi çok daha güç sorunlar doğurabilir mi? Acaba bütün bu çalkantılar toplumun birlikte yaşama arzusunu ortadan kaldıracak bir noktaya ulaşır mı? Özgür Özel’in bütün bunlardan endişe ettiği belliydi. Belli ki Özgür Özel’e göre, “Devletin yaptığını bize PKK yapmadı” söylemi, FETÖ’nün 15 Temmuz gecesi giriştiği darbeden daha az tehlikeli değildi. Ve bu endişeden dolayı her FETÖ mağduru olduğunu öne süren vatandaşla, bir bir görüşüyordu. Doğru siyasetçi, doğru düşünce, yerinde bir kaygı. Hafife almamak gerek. Çünkü en güçlü silahların yapamadığını, fikir akımları yapmıştır. Bu tarihte hep böyle olmuştur.    

Editör: TE Bilisim