Yerel televizyon kanalını açtım. Baktım Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi gayet öfkeli bir biçimde konuşuyor. Önce terör örgütü PKK veya IŞİD’e yönelik, kin ve öfke patlaması yaşıyor zannettim. İt, kopuk… ağzına geleni söylüyor. Sonra anladım ki hakaret dolu, hatta suç teşkil edecek sözlerin muhatabı bazı gazeteciler. Bu gazeteci Yunusemre Belediyesi’nin TOKİ projesinin dezavantajlı yönlerini dile getirmiş. Başkan Çerçi isim vermiyor ama saydırıyor da saydırıyor. Tabi anlayan anlıyor. Açıkçası yakıştıramadım. Bu tutumu hem bir gazeteci olarak, hem de bir Yunusemre ilçesi sakini olarak beni temsil eden belediye başkanıma yakıştıramadım. Her ne gerekçe ile olursa olsun, bir belediye başkanı veya milletvekili canlı yayında bu şekilde küfürlü konuşmamalı. Üstelik küfür ve hakaret ettiği şahıs sadece onun bir projesini eleştirmiş. Başkanın şahsına yönelik ne bir küfür, ne hakaret, ne de bel altı var. Bu konuda emin konuşuyorum. Çünkü sözünü ettiği TOKİ’ye dair o eleştirisel yazıyı ben yazdım. Başkan Çerçi küfür ettiği için Uzunburun’daki TOKİ projesinin yanlış olduğuna dair düşüncelerim değişmedi. Ama dünden bugüne değişen bir şey oldu. Ahlak bakımından bu denli alt seviyelere canlı yayındaki röportaj sırasında bile inebilen biriyle polemiğe giremem. Çünkü bu türden bir tartışmada akıl, mantık ve hayata dair verilecek örnekler değil, daha ağır hakaretler savurarak mücadele etmek gerekir. Bu türden bir davranış da kesinlikle benim ahlakıma sığmaz. Bazı şeyler hukuki olabilir ama ahlaki olmayabilir. Bu çerçevede kimin it, kimin kopuk olduğu konusunu da Allah’a ve kamuoyuna havale ediyorum. Kayıtlar elimde. Tabi isim vermeden, ipuçlarıyla yapılan veya yaptırılacak olan, küfürlü ve hakarete uzanan davranışların devamı, hukuk önüne taşınması gereken bir durumu ortaya çıkaracak. Ayrıca sataşma olmadığı takdirde şahsı ve icraatlarına dair yazı kaleme almayacağımın da bilinmesini isterim. Çünkü Mehmet Çerçi’de demokratik olgunluk, eleştirilerden fayda çıkaracak erdemli bir duruş görmüyorum. Eğer faydası olmayacaksa, eleştirisel bir yazı kaleme almak şahsi ego tatmininden öteye gitmeyecektir. Dolayısıyla bu türden bir tutum da bizim ahlak anlayışımıza sığmaz. Ama sataşmalar doğrudan veya dolaylı olarak devam edecek olursa tabiî ki bu yazıda olduğu gibi bundan sonra da cevap hakkımı kullanmaya devam edeceğim. *** Diğer taraftan Başkan Çerçi, “Adamsan şu TOKİ projesi hakkında güzel bir şey söyle.” gibi tuhaf bir ifade kullandı. (Hem “Adamsan” da ne demek? Bu nasıl bir tarz?) Sanki bütün TOKİ projelerine veya kalkınmaya dair bir başka projeye bugüne kadar karşı durmuşum gibi bir anlam çıktı ortaya. Madem ki Manisa’daki en büyük ilçemizin şehremini istedi. Biz de TOKİ hakkında güzel bir şey söyleyelim. Hani şu Güzelyurt Mahallesi’nde, Ayakkabıcılar Sitesi vardı ya… İşte bu siteyi bir başka bölgeye taşıyıp o alanı konut ve ticari alana dönüştürmek gibi bir projesi var Başkan Çerçi’nin. Bu bilgi sır değil. Haber aylar önce gazete sayfalarında yayınlandı. TOKİ gelse, Ayakkabıcılar Sitesi’nin olduğu yere konutlar yapsa, tıpkı Uzunburun’daki koşullarla konutlar pay edilse, dar gelirli vatandaş daha çok mutlu olmaz mı? İşte icraat diye ben buna derim. Gelin başkanım siz bu projeyi, bu şekilde yapın, ben de her gün bu projeyi öve öve kamuoyuna anlatayım. İkimiz de ne kaybederiz ki? Ama dar gelirli vatandaş bize dua eder. Bakın Büyükşehir Belediyesi Turgut Özal Mahallesi’nde toplu konut hamlesi başlatıyor. Hedef kitlesi büyük olasılıkla dar gelirli vatandaş olacak. Dar gelirli ve şehrin içinde bir proje. Bu projeye de “tutmaz” demek mümkün olabilir mi? *** İşin bir başka boyutu da her gün gelen şehit haberleri. Ateş bu hafta Salihli’ye düştü. Yarın bir başka ilçe, öbür gün bir başkası. Madem ki Başkan Çerçi canlı yayında ağzını bozabiliyor; keşke PKK - IŞİD militanları, PKK – İŞİD’in Manisa’daki yardım ve destekçilerine karşı da aynı şekilde ağzını bozabilseydi. Çünkü memleketin içinde bulunduğu ahval ve şerait çok vahim bir hal aldı. Bizimkisi köy yanıyor, Ayşe taranıyor tarzından bir diyalog oldu, bunun farkındayım. Güzel günler gelmiyor. Bütün bu hengamede askeri üslerimiz yabancı askerler ve uçaklarına açıldı. Ne zaman giderler? Burada daha başka neler yaparlar? Kontrol edebilir miyiz? Allah bilir. Velhasıl Allah sonumuzu hayır etsin. Geçen hafta da yazdım. Bu memleketi seven herkes önce birbirini sevmeli. Kin ve nefret tohumları bizi Irak ve Suriye’ye benzer bir tabloyla karşı karşıya getirebilir. Çözüm süreci ve Ortadoğu politikalarında Türkiye’nin baltayı taşa vurduğu ortaya çıktı. Dahası ülkenin adım adım erken seçime doğru ilerlediği gerçeği de gün gibi ortada. Seçimden sonra ne değişir, bilinmez. Ama şu hengame olası erken seçim ve askeri üsleri yabancılara açmak için yaşanıyorsa vay memleketin haline.  

Editör: TE Bilisim