Bazı insanlar vardır. Öyle bir hayat yaşar, öyle tercihler ortaya koyar ki bulundukları şehre, hatta ülkeye değer katarlar. Manisa’dan örnek vermek istiyorum. Hasan Türek, Bülent Koşmaz, Tarık Almış, Ersan Atılgan, Cengiz Ergün. İşte bu değerlerden birini daha toprağa verdi Manisa geçen hafta. Tarık Almış ağabeyimizin toprağı bol olsun, nur içinde yatsın. Sıfırdan başladı hayata. Annesi ev hanımı, babası sayacı idi. Terzi çıraklığı ve daha sonra baba mesleği sayacılık yaptı. Askerlik dönüşü pamuk ve üzüm ticareti yapmaya başladı. Sermayesi bir kamyon üzüm ve pamuk almaya yetmiyordu. Biraz para kazandı, çırçır fabrikası kurdu. Daha sonra üzüm işletmesi. Ortağı Mahmut Şentürk ile birlikte 1970 – 80’li yılların yoksul Türkiyesi’nde hem istihdama katkı sağladılar, hem de binlerce çiftçi ailesine gelir-geçim kaynağı oldular. Dahası Manisa’ya bir endüstri meslek lisesi, sağlık ocağı, Manisaspor’a da devasa tesisler armağan etti. Zaten o tesisler Manisaspor’u Süper Lig’e taşıyan en etkili unsurlardan biri olmadı mı? İşte böyle anıyor vefatının ardından Manisa, Tarık Ağabey’i. Zamansız ölümünden sonra çok özlediği değerli eşi Hatice Almış’a şimdi kavuşmuş oldu. Mekanları cennet olsun. Zaten başkan dediğin de böyle olmalı. Bulunduğu koltuğa, hatta şehre ve ülkeye işte böyle değer katmalı. Koltuktan yada elindeki yetkiden güç almamalı. İstenmediği halde koltuğa zamk gibi yapışmamalı. Hoca, oyuncular, tribünler “istifa” diye bağırdığı halde, koltukta ısrar etmemeli. Başkan dediğin erdemli olmalı, faydalı olmalı. Her şeyden önce kendi işi, gücü düzgün olmalı. Bir şekilde ele geçirdiği makamın imkan ve gücüyle kendi işini düzeltme hesabı içine girmemeli. Velhasıl başkan dediğin, adam gibi adam olmalı. Borcuna, sözüne, ekibine sadık olmalı. Asla yalan, dolan, uydur, kaydırla iktidarını sürdürme yoluna gitmemeli. Uzun sözün kısası. Eşek ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır. Tarık Almış gibi efsane başkan olarak tarihe geçmek bu işin en güzeli. Ama olmuyorsa, gitmesini bilmek lazım. KÖR TALİHİMİZ DEĞİŞİYOR Yıllardır şunu söylerim. “İyi ki rahmetli Menderes Manisa’ya Demirköprü Barajı’nı yapmış. Yoksa bu memleketin arazileri susuz kalırken, Gediz Nehri akıp gitmeye devam edecekti. Tabi bir de 2000’li yıllarda yapımı ve hizmete girmesi halen yılan hikayesi olan Gördes Barajı var. Peki daha sonra? Koca bir hiç. Oysa su insan yaşamı için en temel unsur değil mi? 93 yıllık cumhuriyetimizin Manisa’da yapabileceğinin en fazlası bu kadar mı olmalıydı? 1960’lı yılların imkanıyla Demirköprü Barajı’nın suyu arazilerimize açık kanallarla taşınıyor. Barajdan çıkan suyun % 60’ı kayıp oluyor. Kalanı ise Gediz Ovası’nın bir bölümüne yetebiliyor. Kurak geçen bazı yıllarda ovaya sadece 30-40 gün su verilebiliyor. Oysa kapalı şebeke sistemine geçildiğinde aynı baraj ve aynı su miktarı ile Manisa il bütününe su sağlayabilmek mümkün. Üstelik hiçbir enerji harcamadan Demirköprü Barajı’ndan daha yüksek olmayan her yere kolaylıkla su verilebileceğini söyleyen uzmanlar var. Peki bunlar neden projelendirilip yapılamadı? Neden yer altı su kaynakları ile arazi suluyoruz? Çiftçi kendi imkanıyla sondaj kuyusu inşa ediyor. Risk tamamen üreticinin. Çünkü kuyudan suyun çıkacağı garanti değil, ama masrafın cepten çıkacağı kesin. Diyelim ki su çıktı. Ovanın göbeğine elektrik enerjisi nasıl gelecek? GEDAŞ sizin arazinize kadar enerjiyi taşımıyor ki? Onun parası da çiftçiden çıkıyor. Sonra da işte bu sondaja sayaç takıp para toplamayı planlıyor devlet. Bu bir zulüm. Köylerde binlerce insan bu duruma isyan ediyor. Aynı zihniyet, neden vatandaşın arazisine kadar kapalı sistem borularla baraj suyunu getirip ona sayaç takarak, para toplamayı düşünmez? Eğer bu yapılmış olsaydı vatandaşın isyan etme hakkı olur muydu? Proje ortada, kaynağı kendi içinde. Bu neden yapılmaz? Diğer taraftan içme suyu ihtiyacına yer altı su kaynaklarına neden alternatif aranmaz? Yer altı su kaynakları bittiğinde çaresiz mi kalınacak? İşte bu sorular yıllardır aklımın bir kenarında dururdu hep. Ancak MASKİ’den gelen bir haber beni heyecanlandırdı. MASKİ Manisa Merkez ve ilçelerimiz için içme suyu amaçlı barajlar yapacak. Çok yerinde bir düşünce. Hatta geç kalınmış bile diyebiliriz. Çünkü yılın en az 6 ayı boyunca dere ve nehirlerimizdeki sular akıp giderken, biz içme suyu ve tarımsal sulamada sadece yer altı su kaynaklarına bağımlıyız. Üstelik bu kaynağın her geçen yıl azaldığı, hatta tükenmekte olduğu işin uzmanları tarafından açık açık ilan ediliyor. İşin şakası yok. Yer altı su kaynaklarını kullanarak, hem kendimizin, hem çocuklarımızın geleceğinden çalıyoruz. O kaynak doğanın kendine ayırdığı bir rezerv. O suyu yerin altından çıkarıp kullanmakla doğanın dengesini bozuyoruz. Ve çok iyi biliyoruz ki doğa intikamını mutlaka alacak. MASKİ Genel Müdürü Yakup Koç’un Manisa’da bir ilk olarak gündeme taşıdığı içme suyu barajları projesi, işte böylesine büyük hayati önem taşıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün, MASKİ Genel Müdürü Yakup Koç ve ekibine; sadece bugünün değil, geleceğin de sorunlarını çözecek çalışmalar ortaya koydukları için çok teşekkür ediyor, bu çok önemli çalışmanın devamını diliyorum.              

Editör: TE Bilisim